31 Ağustos 2009 Pazartesi

SevimliOlmakYadaOlmamak...


başka bir seçeneğim var mı ki sanki:S bas bas bağırıyorumm: bu beden bu ruha ait değiiil!!! kim anlar. benim soyadım bile Sevimli. evet cidden öyle. bir adet Duygu Sevimli'yim ben. bu işte hiç şansım yok, artık kabullendim:/ belki de sırf bu yüzden AmeliePoulain damgasını yapıştırdım kendime. "yanlız değilim, bak benim bile filmim çekilebilirmiş meğersem." annem diyo "üzülme çocuum, sen geç yaşlanıcaksın." aaah niye be?? bi kırışırsam, görürsünüzz=))
bizim Hacettepe Tiyatro Klübünün 2007'de çıkardığı bi oyun vardı: Barut Fıçısı. orda Sevimli'nin tanımını yapmıştı bi "Hatun" kişilik. "sevimli olmak mı?? bi insan güzel değilse, çirkin değilse, iyi değilse, kötü değilse, çekici değilse, itici değilse...yani hiçbi şey değilse Sevimli'dir." aman tanrım! sanki o an bütün gözler bana çevrilmiş gibi hissettim.( bunu bir süper ego tatmini olarak görmeyin, bilmediğimbi özrüm varmış meğersem) işte bu cümle bütün Sevimli'lerin isyanlarının çıkış noktası olabilir. ama hayır benim öyle olmadı-sevimli kaldım. yanlız dipnot: bu bir tercih değildir. kardeşimin arkadaşı bile beni, bu 22 yıllık bedeni yanaklarımı sıkarak ve anlamsız sesler çıkararak seviyorsa, hayırr bu asla bir tercih değildir! öss sınavını kazandığım yıl adamın biri "hayırlı olsun kazanmışsın. LGS değil mi?" diye sormuştu. şöyle bi baktım, espri yaptı heralde yoklaması, nayır cıkk gayet ciddi. hayır dedim, ben artık üniversiteliyim:( çok çabaladım.olmadı.Sevimli'yim hala.herkes de aynı fikirde.40 yıl düşünsem "sev-mek" fiilinden türeyen bir kelimeden bu kadar nefret ediceğim aklıma gelmezdi:S
tek derdimiz bu olsun...sübaneke dinimiz amin.

28 Ağustos 2009 Cuma

http://kitapokumayavaktimvar.blogspot.com/

blogumu takip etmek istemiş geberikGelin. hoşgelmişler efenim=) sayelerinde ben de nice zamandır okumaya aç olduğum ama farkında olmadığım, belki de içten içe "yoktur ki, bulamam ki" tesellileriyle arayışımı susturmuşken buldum bu blogu. aslında O beni buldu=)
pek sevdik biz bu blogla birbirimizi...bazı kitapların isimlerini not aldım, okunacaklar listesinde. bazı "altı çizili satırlar"ı öyle beğendim öyle ki Dido'yla hemen paylaştım, bazılarını defterime yazdım, bazılarını duvarıma yazdım, bazılarını iletime...
nicelerine tanık olmak niyetiyle...

27 Ağustos 2009 Perşembe

allamYareppim


bi baktım "yokum bi müddet" demişim. niye yokum lol! sonra da dediysem vardır bi hayır girmiyim bi müddet dedim. bi baktım bu blog ne cazip, ne çekici bişey, "geeelll,geell" diyo resmen=)
*delicesine kitaplar yığıyorum etrafa. hani sıkılırsam-ki sıkılmak eksik olmaz mekanımdan- sığınacak bişiylerim olsun, elimin altında dursun diye. herkese telefon açıp "bize gel, gelirken kitap getir." diyorum. çantama bi kitap koymadan dışarı çıkmıyorum. malumunuz burasi İstanbul, trafiği pranga misali:S ama bi sayfa bile çevirmeden evime geri dönüyorum. her zaman gördüğüm o saçma sapan insan yığınına takılmayı seçiyo gözlerim. ne bela arıyorlarsa artık?! bi kaza? bi cinayet? bi kavga? bi serseri kurşun?
*pierre loti alış veriş merkezlerindeki kafelere boğulmuş, ıyyk:S bence mekan dediğin, hele de açık havada ve manzaraya karşıysa, kendini sakınmalı. öyle kafam kadar lambalarla ışıklandırıp da "ben burdayıımm!" demenin hiçbi cazibesi yok. gittik oturduk bi kahve içtik sonra yallah. insanın o yükseklikten, mezarların üstünden, hazerfen çelebi misali kanatlanıp haliçin kenarına konası gelio:S konduk. teleferikle=)
*uzaktayken küsmek zor. ama bi o kadar da kolay. ben genelde küsmem, ama barışması çok sevecen oluyo=) biri bana "bi süre görüşmeyelim" dedi. uzaktayım, istesem de görüşemem senle be insan! ama yapma! sesinden, haberinden, sağlığından, iyiliğinden mahrum bırakma! diyemedim. kendiliğinden oldu. görüştük. sevecendi kerata=)
*"biri" David Bowie'nin Rock'n Roll Suicide'yla tanıştırdı beni. ama unutmuşum dinlemeyeli. o "biri"yle iletişimimiz kopunca Rock'n Roll Suicide'ım depreşti. dedim dinleyeyim, bi sarılalım hasret giderelim. olmadı. meğer "biri" benden giderken verdiklerini de almış. bilemedim.
*Kıbrıs geldi dün=) sevindik, sarıldık, "nasılsın"larımız, "özledim"lerimiz birbirine karıştı. ordan da gürültüye...nice şeyler anlatıcaktık, karmaşada erittiler kendilerini. hamileymiş Kıbrıs:S vayy anasını, biz mi "geç"iz, Kıbrıs mı "erken"?! bilemedim.
*msn'de entellektüelitesine inandığım bi "abi"yle "bu memleketin hali nolucak be abi?" muhabbetine başlayacaktım ki, "dur kızım" dedi. "bu memlekette telefonlar dinleniyo, bilgisayar kayıtları izleniyo, sonra başbaşa konuşuruz" dedi. korkmadım. acımak, iğrenmek, nefret, sıkılmak, bunalmak, kaçmak istemek vs. hepsini aynı anda yaşadım. gittim vesikalık bi fotoğrafımı çektirdim. lazım olur belki bigün. imzamı da yeniledim. çember çizip içine bi nokta koyuyorum=) orta okuldaki edebiyat öğretmenim gibi, selamlar olsun Şenel Hocam.
*konuşmalıyız bol bol senle. anlatmalıyız. saçma olsun genelde,ki ben de saçmayımdır sevince.

yihuuuu


mektup arkadaşı buldum kendime=) ama süzmeyim galiba, kalkıp da "önce ben yazayım, sana da cevap hakkı doğsun!" dedim:S eee ben ne yazıcam şimdi?! neysee delidir ne yapsa yeridir'e sığınıp karalıycaz bişiyler, maksat karşıdakine cevap hakkı doğsun=)
bana kalbin kadar temiz bu sayfayı ayırdığın için teşekkür ederim bilgisayar, hadi kal sağlıcakla.
yokum bi müddet.paylaşmaya değer bişeyler olursa uğrarım:*

20 Ağustos 2009 Perşembe

İstanbulYediTepeliDeğil,YediÖlümcülGünahlıŞehirdir


günahın kadrajında olabildiğince özgür davranmak, ahlakın önemsendiği toplumlarda azınlık hissini, daha önemlisi farklı bir kimliğin oluşumunu körükler. bu körüklenme, günah sayısının ve alanlarının çoğalmasıyla, karşı hareketin bu yöntemle çeşitlenmesiyle yerini tetiklemeye bırakacaktır. tetiklenen şey, yanlızlığın gurur kaynağına dönüşümüdür. günahkar, günahlarını gurur meselesi yapacaktır. felsefi kötü'nün ayrıcalığı, felsefi kötü'nün iyi'nin tezatlığından çıkışı buradadır.
küçükİskender

13 Ağustos 2009 Perşembe

Deep-Rational!


bireyin istatistiki bir sayı haline geldiğini hepimiz görüyoruz dimi?? istatistiklere göre dünyadaki insanların %90'ını kendilerinin bir kamera tarafından izlendiğini düşünüyormuş. geriye kalan %10 ise kanımca bu %90ının aptallığına gülmekle meşgul...bazen kafka gibi sabah uyandığımda böcek olasım geliyor.. ama sırtımdaki o kabuğu nasıl taşırım diye düşünüp hemen cayıyorum!!!! yabancılaşırken, neye ve kime yabancılaştığımızın bile farkında değilken,çarkın dişlisi bile olamıycağımızı kabullenmiş ordan oraya savrulurken,sistem bi anda insana kafa atıyor! " Hehehe...sen kendini ne sanıyorsun be adam...bu bok kafalı halinle kime kafa tutuyorsun!! beni yaratan kim? sen ve saz arkadaşların...familyanız aptal..genlerindeki bu aptallıkla nereye kadar gidebileceğini sanıyorsun! insansın işte ,hepsi bu!"
ne demiş bilenler:Savaşlar,muharebeler,isyanlar,boğazlaşmalar insanoğlunun galiba,insanlaşmasıyla başlayan kaderi...
sistemle,bir kafa darbesiyle başlayan bu tanışıklığımız sonunda boyun eğmeye ve kabullenmeye doğru gidiyor. elden ne gelir! sistem sadece bizim "İnsanlığımızı" tasdikliyor.istediğimiz yalanı söyleyelim kendimize-ben farklıyım,ben değiştirebilirim,beni kimse anlamıyor,ben tek başıma da yapabilirim vs.-bu yalanlar sadece gerçeğin karşısındaki ezilme duygumuzdur! işte bu gerçekle yoğrulup hamurumuza gerçeğin etimize batan sancısını da ekleyince,bir dönüşüm oluyor ister istemez...insanlıktan uzaklaşıyor insan...başka bişey oluyor...grimsi,zaten kendinden başka kimseyi ısıtmayan alevin kendini yitirmesi gibi...kadercilikten başka bişiy oluyor bu geleceğe bakış...daha somut...daha inandırıcı ve keşke bu kadar kesin olmasa dediğimiz kadar kesin! dipteyim! en az senin kadar!

WelcomeToMyFirstGoodbye!


Daha fazla Yere Daha fazla Kimseye
Ayak Basmak Dokunmak Gerek!
Sonra Kıyaslamayı Bildiklerden çıkarmak Gerek!
Öyleki Eldekiyle değil Ellerle Yetinmek Gerek!
Yazacak çok şey varsa, kağıtta yer kalemde uç kalmamışsa Unutmak Gerek!
Olunca akıldan fikir gidecek, bereket cepteyken İçses susacak Bilmek Gerek!
Gide gibi Michalengelo gibi olmak Kader mi Olgu mu sormak Gerek!
Anlayamıyorsan, soru soracak kadar bile değilsen kirpiği kısıp karanlığa ışık çarpmak Gerek!
Sonra ışığı yayıp Kapı yapmak Gerek!
Karanlığı Yutmak ve Karanlığa Yem olmak Gerek!
Buluta sormak Gerek!
Damlat beni demek Gerek!
Damladığın yeri Yeşertmek, damladığın yeri Serinletmek, damladığın ateşi Söndürmek Gerek!
Sese Muhtaç Ruha Kırbaç iken derdi kendine Basamak yapmak Gerek!
Kaybederken Keşfetmek, kaybettikçe Çoğalmak Gerek!
Biran önce yeni Eksikler bulup Tamamlamak Gerek!
22Nisan09
Şehr-i Şehir
bana sıçrama tahtası olan Shadowman'e adanmıştır!

EskiyeceğimBabaEkşiyeceğim


kuzenim sordu: Abla sence üniversitede hangi bölümde okumalıyım?? ahh diyemedim "güzel sanatlara gir, flüt çal çocuğum!" olmadı. bi baktım 4 yıl önceki bana öğüt veren babamın aynısıyım. "hukuk oku çocuğum!" ben dinlemedim elbet, nitekim babam bir hukukçu değildi..peki ben de bir hukukçu olmayarak nereme vaziyet daha 18'inde bir körpeye "hukuk oku!" diyebildim?? her yanımı sarmış gelecek kaygısı:/ garanti arıyorum buram buram. bastığım toprak varsın kaysın, ne olucak yani. onunki kaymasın istiyorum içerden, içten. kıyamıyorum. eğer birgün kalkıp bana "hepsi senin yüzünden. niye benim başımı yaktın?? niye aklımı çeldin??" diye yakınırsa "olsun çocuğum üzülme. hukukçu ol, ayağımı kaydır!" diycem. kayan ayağıma bakıp halime gülücem. "hakettin sen. bir çocuğu kendi tercihini yapma cesaretinden mahrum ettin. sen şimdi cesaretle isyanı buluşturdun. yer misin yemez misin!!"
bekliyorum o günü. alamadığım sorumluluk verdiğim ellerde taşlaşıp kafama atılsın. lütfen!

10 Ağustos 2009 Pazartesi


bu sıkıntıyı alıp naapsak ki...ne yapılır böyle bi sıkıntıyla? hep böyle olur aslında,yadırgamıyorum. geldi mi üstüste.sanki ölmemi istermişcesine.keşke bi temizlik yaparak sıkıntımı atacak kadar kaygısız olsaydım.yada bir ses duymayla,bir yüz görmeyle unutsaydım hepsini."boşver" kelimesinden nefret etmemin acısı çıkıyor şimdi.yeterince susarsam bişeyler değişirmiş gibi geliyor,öyle olunca da sıkıntı somutlaşıyor.
anlamıyorum.bu kadar "eksik" kalmak için neyi fazla yapmış olabilirim??

9 Ağustos 2009 Pazar

TheDayBeforeTheDay-Dinle!


Speeches won't be made today, clocks will carry on
flowers wont be left in parks, work will still be done

People wont be dressed in black, babies will be born
no flags will fly, the sun will rise,
but we know that you are gone

You who love to love and believed we can never give enough

It wakes me every single night, thinking through the day
did you stop at any time have doubts at any stage
were you calm or were you numb or happy just to get it done
i've lived my life without regret until today

You who love to love and believed we can never give enough

I didnt get to say goodbye the day before the day
was trying to get to work on time, thats why i turned away
and missed the most important thing you've ever tried to say
i've lived my life without regret until today

You who love to love and believed we can never give enough
and you who hoped that underneath we all felt the same
that was until the day before the day