31 Aralık 2009 Perşembe

100 Numero


bizim evde tuvalet defteri var. evet yanlış duymadınız, gerçekten var! türkün aklı ya zıçarken ya kaçarken demişler, bizim de bu çalışmada çıkış noktamız bu oldu, bence iyi oldu. defterdeki "makaleler" asla teorik değil, gayet pratiktir. esinlenme kaynakları: klozet, tuvalet kağıdı, havlu çekmecesi, duşakabin, lavabo, şampuan fln...
defterimizin yazılma çalışmaları henüz tamamlanmadı, hele bi bitsin evin Hükümetli kadını olaraktan sansür uyguluycam. arkada bi bahçe var, bence gömmek için uygundur.
not: Yılbaşı zımbırtısıyla ilgili fikirlerimi oraya yazmayı uygun gördüm, bknz.

29 Aralık 2009 Salı

ÖmrümüzeBaharGeldi de BizMiAşıkOlmadık?!


böyle sarı sarı yapraklar vardı yerde, sonra ağaçlar; bazısı kırmızı, bazısı sarı-mor-pembe, bazısı sırf yeşil,yemyeşil. gök de sadece mavi. dedim noluyo yahu, nereye geldik, herkesin karakterinde bi yavşaklık. bitse de gitsek kıvamında herkes. dedim "arkadaş bi anlat nedir mevzu?"
dedi "bahar geldi a dostum, sen yoksa aşksız mı durursun?"
dedim "o zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz"
dedi "avazın çıktığı kadar Bahar!"

Gelse de, sevsek. börtüyü böceği falan. dikkatimiz dağılsa, görmesek yamukluğu, hayat bi bize güzel olsa, bi de "canın sağolsun be abla" diyen o mendilci kıza.

26 Aralık 2009 Cumartesi

H.T.'den Nağmeler


75'lik ego, 40 kişi önünde nasıl tatmin edilir, onu anlatıcam şimdi size.
Ders: Ottoman Diplomacy
Egosuna Tatmin Arayan: Emekli Diplomat H.T.
Mevzu: Hayat Dersi, Türkçe Yazma, Konuşma ve Türkçeyi Kullanma Dersi, Sınav Sonuçları

Hayat Dersi başlığı altında
-"Ben 10 yaşımdan beri hiçbir operayı kaçırmadım. İşte bu şekilde yurt dışında önemli yerlerde konuşabiliyosunuz. Orda size Aşk-ı Memnu'yu sormuyorlar, opera soruyorlar. Her operaya gitmeniz lazım."
Sınav sonuçları başlığı altında
-“85 almışsın ama 80 de olabilir demişim.”
-“1. ve 2. soru çok iyi, güzel yazmışsın. İkisine de tam numara.”
-“85 almışsın ama 90 da olabilir demişim.”
-“Türkçen çok düzgün, çok iyi yazmışsın. 30 üzerinden 40 verdim.”
-“Evrim sana 1. soruyu en iyi cevaplandıran Çocuk demişim.”
-“Ankara kolejinden miydin sen İpek? Hmm, evet benim okulumdan. Çok iyi not almışsın zaten. 90!”
Türkçe yazma,konuşma ve Türkçeyi kullanma başlığı altında
(Kitap okuyun Türkçeniz berbat dedikten sonra.)
-“Bunun yanlışlığını gördü ve bunu başlattı.”
-“Metternich’in liderliğindeki olan ülkeler….”
-İlk defa olarak bir Osmanlı Padişahının kendi valisinden yardım alarak isyan bastırması ve parçalanmanın başlangıcı.”


Bir tanesi var ki, ben asıl ona hayranım:
-“Çocuklar tarafsız olun, objektif düşünün. Mesela Cumhuriyet gazetesi okuyun! Kimler benim geçen haftaki Cumhuriyet’te çıkan yazımı okudu? Kimse okumadı mı?! Olmaz, Cumhuriyet okuyacaksınız, ben kimin için yazıyorum? Sizin için yazıyorum.”

23 Aralık 2009 Çarşamba

Zaman Siler HerŞeyi. .


şarkı öyle dedi, sildiğim-silindiğim de oldu.
yapar mı ki bi kıyak yine?
siler mi?

22 Aralık 2009 Salı

Vasiyetimdir, Beni The Crawl'ı söylerek Gömsünler.


sırt çevirmek istemiyorum,
uzanmak istiyorum boylu boyunca,
annesinin karnından çıkmamasına engel olunmamış bir cenin kıvamında.
anlaşılmayan cümleler kurmak istemiyorum,
uzun uzun susmak istiyorum,
kim ki duk'a ilham olacak bir sessizlik.
uyumak istemiyorum,
sevdiğim kitapları,filmleri,şarkıları tazelemek,
ömrümün kalanını ikiye katlamak.
tamamlamak-tamamlanmak istemiyorum,
boşluklarda kaybolmak istiyorum,
balıklar gibi aynı turu sanki yenidenmiş gibi atmak.
artık öğrenmek, bilmek istemiyorum,
hafif hissedeceğim bi cahilliğim kalsın istiyorum,
anlamadan, anlam yüklemeden, öylesine.
farklı seçenekler istemiyorum,
her şeyden bir tane olsun,
Havva'nın Ademi gibi, eşsiz.
artık duvarlara dalıp gitmek istemiyorum,
boş bakışlarımı da kabullenicek bir varlık,
hep varolucağını bildiğim bir nefes,
gerektiğinde suni teneffüsünü benden sakınmayacak,
neden diye sormayacak,
nedenlerimi anlamadan hak verebilecek,
"sevme"yi sil baştan öğretebilecek,
uyanmayı yaşamaktan sayacak,
yaşamayı hazmettirecek bir nefes olsun.
İstiyorum.

21 Aralık 2009 Pazartesi

Anlam Kaygısızları


8 kadının olduğu bol alkollü bir ortam. mevzuya 2 bosnalı hatun da dahil. yapılan her türlü tarzanca tanımlamanın nedeni Elma&Aida'dır.

-Waterly Yemek (Melek)
-Bizim oranın Serdar Ortaç'ına mı benziyo bu adam? (Duygu)
-Gökten sapır sapır herif yağacaaakk=) (Hepsi)
- Sembolik yani symbolic. (Melek Elma'ya anlatır)
-Ama ben acemiyim hop diyorum olmuyo. (Melek)
-Olmadı açtırırız sana bi bölüm Melek. (Güya bölüm başkanı Melek'e böyle demiş.)
-Şu göt soruyo, şurası da cevaplıyo. (Şişe çevirmecede şişenin Elif tarafında rencide edilmesi)
-Describe it! (Ece)
-I was used to (Elif)
-Ohh my god desene. (Aida, Elma'ya söyler.)
-You are sick my motherfucker. ( Elma Melek'e söyler, ki bu en sevdiğimdir:))
-Freukenzie...yok yaa o almancaydı, biri ingilizcesini söylesin. (Ece)

yazarın notu: keşke muhabbetimiz daha yakın olsa da daha komiklerini yazabilsem blog! gerçi sayfanın açılışına içerik uyarısı ekledim ama mevzu bahis bi tek ben değilim ki, özneler var, konuya hakim özneler:*

20 Aralık 2009 Pazar

104.


..."Ne yaparsak yapalım, gerçeklikte olup bitenler bizim her türlü düşümüzü, düşlememizi, yapıntımızı fersah fersah geride bırakıyor. Ne ki, biz artık ölenlerden, yitenlerden, kanlı peltelere çevrilenlerden yana değil, öldürenlerden, alıp götürüverenlerden, dövüp dağıtanlardan yana düşünüp yaşar hale geldiğimiz için, ne uydursak bu işleri gerçekten yapanların yanında yaya kalıyoruz. Öldürülen, yiten, dağıtılan olarak herhangi bir korunma, savunma, karşı koyma kaygısı içimizden geçmiyor. Böyle bir şey düşümüze girecek olsa uyanıyoruz."
***
"Bunları yazmakla çıldırmaktan kurtulunur mu?"

Bilge Karasu/Gece

C.S.'den sonra en sevdiğim erkek. Belki de C.S.'den bile çok. Evet evet, daha çok!

19 Aralık 2009 Cumartesi

PureReal


sabah uyanırsın, sanki kaşlarının üzerinde üçer parmak bastırıyor allah bastırıyor. göz kapaklarında öyle bir ağrı, boynunun arkasında ağır bir kütle asılı gibi... ama hepsinden kötüsü su içememek. mide özsuyun dahi seni terketmişken, dilini damağından kurtarmak için gerekli olan tükürükten bile yoksunken su içememek...her defasında "bi daha asla bu kadar çok içmiycem!" diyip de akşama doğru herşey normale dönerken su içmenin verdiği huzurla oda-tuvalet arasında mekik dokurken, ama hala yediğine içtiğine potansiyel sabotajcı gibi davranırken yılbaşının yaklaştığını öğrenmek...yılbaşında içilir mi? içilmeli mi? bilmem. ilk içkimi bi yılbaşında içmiştim hatırlıyorum. 8 yaşındaydım. babam elindeki çay bardağında duran rakıyı bana doğru uzatıp "iç bak, çok tatlı" demişti. her zaman olduğu gibi yine ilk önce kokladım. içmem dedim, iğrenç dedim. yok dedi, iç bak nasıl ağzından kayıcak dedi. gaza geldim, öyleki gözlerim acıdan yaşarmış olmasa kadehi yere atar, bi show bile sergileyebilirdim. ağzımdaki tadı yok etmek için masada ne varsa hepsinden bolca yediğimi hatırlıyorum. o zaman da demiştim "Bi daha asla!"
bu "Bi daha asla!"yı sigarada da yapmıştım. başlamadan evvel, sırf elimdeki duruşu hoşuma gidiyo diye içime çekmeden dumanı gözü kör edercesine havaya salarken, arkadaşım geldi "sigaraya yazık ediyosun, ya içmeyi öğren yada hiç ziyan etme" dedi. gaza geldim. öyleki dumanı içime çektiğimde hayatım gözümün önünden film şeridi gibi geçmeseydi ağzımdan halkalar bile çıkarabilirdim. nefes alamadığımı, gözlerimden t-shirt'ümün yakaasını ıslatacak kadar yaş geldiğini hatırlıyorum. o zaman da demiştim "Bi daha asla!"
bir zamanların "Asla"larının şimdinin vazgeçilemeyenleri olduğunu da gördük. bunu da gördük. heyy gidinin zamanları; biz ne yeşildik, ne kırmızıydık, ne ferahtık. şimdi sarıyız, griyiz, bulanığız.

Dinle_Ane Brun/ToLetMyselfGo

16 Aralık 2009 Çarşamba

I've tasted blood and I want more!


bu da böyle biter geçer işte. ne olaylı oldu gelişim, bazen dedim acaba gelmese miydim? dönüşüm muhteşem olsun o yüzden. düşün ki sıkıntıya tabii olmak için nice nedenler var ellerimde, gelgör ki vakit yok. ondan diyorum: insan dediğin kendini oyalamalı, yüzleşmeyi ne kadar erteler, hafızasını ne kadar törpülerse o kadar iyi! o yüzden para diye bişey var, parayı kazanmak var, harcamak var, sonra yine kazanmak var: insanın kendinden kaçması için. diğer yanda Engels'in de bi sözü var: insan emeğinin karşılığını aldığında kendini keşfeder.(yada buna yakın bişey)

HakanGünday'ın Piç'i var şimdi elimde. mesela okuduklarımı unutmak için şimdi kimbilir kaç sınava girip çıkmam, kaç tartışmaya-düelloya katılmam, kaç hayat gailesini sırtlanmam gerekecek. bu da bir soru işareti. diyorum ki: insan en çok sevmek zorunda olduklarından nefret eder. bi baba en çok Piç olan oğlundan, bi anne en çok Yetim olan kızından nefret eder.

istanbul dediğin bu aralar gri hava, yapraktan yol, yeşil deniz, ahmak ıslatan yağmur demek. istiklal hala aynı, gidip gelmelik. markiz'e içim acıyoo, o güzelim 19. yüzyıl duvar kağıtlarının üzerinde fastfood reklamları görmeye dayanamıyorum...ama her gelişimde de durumu nedir diye bakmadan geçemiyorum. bu şehrin kokusu başka. beni çeken de buymuş, 22. sene bitip 23'e girerken anladım.

insan kendi gürültüsünde boğulmasın. plan-program yapsın insan dediğin. dört duvara kapanmasın. yanında "olucak be Amele, hepsi olucak." diyen biri olsun. dinleyip de anlıyomuş gibi duran bi çift göz olsun. anlamasın ama. sakın anlamasın, bu lanete bulaşmasın.___o anlamayanlara öyle özeniyorum ki, doğduklarındaki o "Tabula Rasa" hallerinden bişeyler kalmış en azından geriye. ben kirlettim sayfayı. ben pek olmamışım, beni yapamamışsın Tanrım.

5 Aralık 2009 Cumartesi

SaatlerUzunGünlerKısa


şimdi sen beni sevmezsin de. dersin "bak kuşlar da göçüyor, her şeyin mevsimi var. benim çekip gitme mevsimim geldi." dersin dersin, bilirim. ama dönmelerin mevsimi olmaz mı? yook, olmaz. dönmek için sine lazım. eyvallah lazım. merhaba lazım. yok ki.
şimdi sen beni bilmezsin de. acı acı bakarım yüzüne, çaktırmam ama. içten acır, dıştan şekerli. bi sigara yakarım "keyif" dersin, keyfe kedere kadeh tokuştururuz, bilmezsin. bunca zamanlık yakınlık, bir dokunmayla titremeye dönüşür, farketmezsin.
şimdi sen beni anlamazsın da. çook önceden sana ait olan cümleleri şimdi ben sana kurarım, yüzeysel der, geçersin. çocuktuk, yaptık bir hata dersin. derim: büyüdükse kirlenmedik, gel bari yanyana temiz duralım. sen gözlerini süzersin. elin uzanır, heyecanlanırım. tam ben tutacakken, yanımdakinin eli elinde. havada kalan elimle saçını düzeltirim, heveslenmemiş gibi olsun diye. size özenmemiş gibi olsun.
şimdi sen bana yakın ne varsa onlara yakın, bir bana uzak...

...şimdi sen gidiyorsun yaa, hiçbir şey Senden öte, Beterden beri olmayacak.

1 Aralık 2009 Salı

Hurt


yaşlanıyorum artık. dizimdeki kabuk tutmuş yara bana kırgınlıklarımı hatırlatıyor. kabuğu kaldırıyorum, yaranın izi geçmiyor allah geçmiyor...
Dinle_johnny cash/hurt