19 Temmuz 2010 Pazartesi


dalınca boğuluyorum. uzaklara. nolur yakın kalın.

2 Temmuz 2010 Cuma

?

blogum en fazla 100 okuyucuya sahip olabilirmiş! o ne be? ne yani, şimdi biz böyle kilitlendik mi? bu işin bi hal çaresini bilen, lütfen bana bi adım beri.

oturmak ağır geliyor. yürümekse beteri. her eve dönüşte, karşılaşamamızın tecrübesi gelip pencereme konuyor. dışarı bakmak boş iş. eskiden camıma çiçek koyardın, ve bazen ben gelmeden yatağıma oturur, beni bekler, kapıyı sen açardın. bilseydim. bunların bir kez yaşanmışlığının ne tür bir vazgeçilemezlik yaratacağını bilseydim...yine yapardım.

"ve sen bir gün çıkar gelirsin diye, çok şeyin adı küçük yazıldı."

aklım almıyor. içim hep taşma sevdasında. "şimdi seni görsem, kendimi bir yerden hatırlar ama asla çıkaramam." bana yaptığın bu. banyoda şampuanın kalmış. atamıyorum. her şeyini tereddütsüz ellerimle parçaladım. ama onu atamıyorum. çünkü sen kördün ve öldün. artık badem gözlü olabilirsin.

ama yürümek ağır. yabancı gözlerle karşılaşıp başı öne eğmek ağır. bu şehirden gidememek ağır. bunu kimseye anlatamamak ağır. bir barda oturmuş ağlarken, şefkat dolu gözlerle karşılaşmak ağır. Napıyorsun ki sen? neden hala ölmüyorsun ki? halbuki düşlerimde fırlattığım bütün bıçaklar saplanmıştı.

acıyla beslenen ölmezdi, unutmuşum. ben ölemiyorum sırf senin yüzünden. sen de O'nun yüzünden. Peki ya, yaşadığımın farkında mısın?
Yann Tiersen-Elizabeth Fraser/ Mary

1 Temmuz 2010 Perşembe

bumerang

şarap içmeyi öğrendim. 2 tane dudak değmemiş süperötesi kadehim için. çünkübazeneşyalarımdanbaşkahiçbirşeyesahipolmadığımıfarkediyorum.
bir şeyler yapmam lazım.