25 Ocak 2011 Salı

incitmebeni*

Herkesin,
kimbilir, belki de ancak "çoğu insanın" demeli ya,
giyinmek için uğraşıp didindiği bir dünyada,
insanların
arkasını kat kat kalınlaştırmak için olmasa bile,
kış aylarının acı soğuğu estiği zaman sırtını pek tutabilmek
için çalışıp yaşadığı bir ülkede
soyunmaktan başka şey dilemeyen bir kadının masalı bu.

Uzuuuun zaman sonra kar yağıyor. Cilve midir, göz kırpması mıdır, ilüzyon mudur nedir bilemedim ama tam o anda -karla buluştuğum anda- şu çalıyordu: Fleet Foxes- White Winter Hymnal

ben kar yağarken hiç vapura binmedim, anlıyor musun?

21 Ocak 2011 Cuma

amsterdam'a


kedilerin ve insanların yer değiştirdiği şehir. parklarının bir tek çatısı eksik. röntgenciysen okur yazarsındır da. evlerde kitaplar konaklar, çiftler sokakta sevişir. deniz seviyesinde oluşuyla, tüm dünyaya tepeden bakışı arasında bir ironi olsa da, ben bir şehir olsaydım kesinlikle Amsterdam olurdum. David Bowie söylüyor. Port of Amsterdam.

20 Ocak 2011 Perşembe

Gaip Arabesk

http://www.youtube.com/watch?v=Id8ppyOiBQk

Sadece duvarlar ağlıyor neden bilmem, Kızgın güneşler duruyor fotoğraflarda,Yarınım dünümden, kararmış yerinden,Kalkma günahsız yarim pembe yanaklarına.Bir kadeh rakının ardı sefer,Her seferde yarin ızdırabı bekler.Kalkar gelir kapının ardından,Yar dediğin zalim, yüreği kürekler.Ben burdan gelip geçen bir yel olurum.Yel olurum.Yeter, bir dem olurum, kaçar el olurum. El olurum.
Gel bence uzaklar dar geliyor bize,Tuzaklar almıyor ikimizi,Sen de dudaklarima zehrinden bir damla bırak bitmesin bu rüya,Harcıyor içimizi elveda yarına.Bir kadeh rakının ardı sefer,her seferde yarın ızdırabı bekler.Çekip gidersin bırak artık yeter,mazide kalsın paramparça yürekler.Ben burdan gelip geçen bir yel olurum.Yel olurum.yeter,bir dem olurum,kaçar el olurum.el olurum.

Mabel Matiz'in Filler ve Çimen'iyle de bugün tanıştım. Zor bir gün olucak.

13 Ocak 2011 Perşembe

Cigar


Düşünmek diyorum, düşünmek. Çok çaresizce bir fiil düşünmek. Çok yarım. Çok eksik. Seni düşünüyorsam, ki yokluğunda seni düşünmenin binbir türlü hali var, cereyen yapıyorum. İçime çektiğim duman, gölgenin düşmediği yerlerde el taklidi yapıyor. Saçlarımda örneğin. Saçlarım kötü mü kokuyormuş, bilmem kimse söylemedi. Güzel kokmanın ne olduğunu, insanın giyinmesini, kuşanmasını, kadının dudağına ruj sürmesini, anlamını, kıymetini öğrendiysem, senden sonraya denk geldi. Senden sonraydı, kimse bana yakın duramadı. Çirkinlik de bir kıyafet olabilir. O da ancak senden sonra.

11 Ocak 2011 Salı

Boktan Hayatları Meşrulaştırma Sanatı


Pipisi 45 cm olan erkek var da, biz mi bilmiyoruz? Ya da içkiyi bardaktan değil, şişeden içmek bir aydınlanma hareketi oldu da, bize mi haber vermediler? Rtük, popülerliğini kaybeden 0900'lü hatların yeni alternatifi mi? Başı açık kadınları perdesiz eve benzetmek, hangi edebiyatın argosu? "İçkiye teşvik ediyor" diye bir spor klubünün adını değiştirmek, alkolün kana karışmasını da engeller mi? Tok karnına alınan "18'ini geçen herkese 3 silah" kararınız, aç bünyeleri çarparsa nolur?

Sayın RTE ve saz arkadaşları. Her gün yeni bir yıkılası "ucube"yle çıkıyorsunuz karşımıza. "Yok artık!" dediğimizi olduruyorsunuz. Tabiki dini, allahı sizden öğrenicek gariban yurttaşım. Olduruyorsunuz işte.

5 Ocak 2011 Çarşamba

Your Supermarket Jesus


Bir gün Okan Bayülgen'in programını izliyorduk Di. ve ben.
Di: Ben bu adamı çok seviyorum yea.
Ben: Ben de ya.
Di: Ama ben Cem Yılmaz'ı sevmiyorum.
Ben: Niye ki? Ben onu da seviyorum.
Di: İyi espri yapan insanların zeki olduğunu söylerler, zeki bir insanın etliye sütlüye karışmaması olucak iş değil. Cem Yılmaz "ben siyasi fikir sahibi bir insan değilim" diyor. Madem zeki ve madem üreten bir zekası var, Türkiye gibi bir memlekette nasıl bunca şeye karşı susar?
Ben: Allah allah. Herkesin siyasi bir fikri olması gerekmez ki. Ayrıca olanı da paylaşmak istememesi çok normal. Çünkü para kazandığı iş, ciddiyetten fersah fersah ötede.

dedim dedim de bugün kafamda bir şey "dank" etti. Odtü'deki öğrenci-polis "çatışmasını" gördüğümde, patlamaya bu kadar yakın olduğumu bilmiyordum. Ciddi bir nefret patlaması yaşadım. İsyan ettim ama kime? neye? Polis kendi içinde tekil bir kelime olsa da, aslında bir güruhu, bir oluşumu temsil ediyor. Ve bugün ülkemizde ben polisin kimi kimden koruduğu konusundaki mefhumumu yitiriyorum. Polis devlet sayılıyor. Polise karşı gelmek, devlete karşı gelmek oluyor. Şu günün şu iğrenç şartlarında bu böyle evet. Ama hani bize ortaokulda "devlet nedir genşler?" dediklerinde biz de yavşak yavşak "devlet biziz. devlet herkeees." diye cevap verirdik ya. Yemişim öğrenilmiş çaresizliğinizi. Yemişim toplumsallığınızı. Yemişim egoizmin dibini boylayan gelecek kaygınızı. Artık ben de Cem Yılmaz'ı sevmiyorum. Zeki insanlar sahiden de kayıtsız kalamazlar. Çünkü "Kayıtsızlık, bir yok etme çabasıdır."