29 Ekim 2010 Cuma

Yıldızın Parladığı Anlar


Şarkılardan bahsetmişken...
Bu akşam ev arkadaşımla Cuma gecesini evde geçiyoruz madem, bir işe yarasın dedik. Bir şey keşfedelim, bizi bir süre idare etsin dedik. Nancy Sinatra. KADIN. Bang Bang'i söyleyen bir sesi nasıl böyle es geçtim, bilemiyorum. Altın hata. Ama Nancy lügatına öyle bir şarkıdan giriş yaptık ki, şarkı bitene kadar öylece kalakaldık.

Yine bir cuma gecesiydi. Ama evde değil, Corvus'taydık. Yine aynı arkadaşımla. Fonda birden Morrisey şakımaya başladı. Bilirsiniz. Kulağınızdan içinize sıcaktan akan bir melodi devreye girince, insan o an neyle igileniyorsa ona üvey evlat muamelesi çekiveriyor. İşte o akşam da öyle olmuştu. Let Me Kiss You diyordu Morrisey.

Bu akşam hayatımızın şarkısının Nancy Sinatra versiyonuyla tanıştık. Belki de bu, hayatımızın şarkıları listesinin dönüm noktası. Dinleyin efenim. Nancy'den Let Me Kiss You hepinize gelsin. Ağzınızı şapırdatmadan dinleyin.

27 Ekim 2010 Çarşamba

Albino


Bütün gece bir elimde bira şişesi, bir elimde sigara, aklımda hayalin oturduk. Etrafta birileri konuştu, durdu. "Uykun mu geldi?" dediler. Hava soğuk, dışarda sele dönüşmek üzere bir yağmur. Ama hava hala yumuşamamış. Soğuk yani. İç titriyor arkadaş. Uyku gelse de, uyumak mümkün değil yani. Ama çifter çifter. Herkes çifter. Ben uykumun geldiğini sandıklarında, sanki seni rüyamda görüyormuşçasına canlı yaşıyordum anıları. Gözümün daldığı yerdeki halı desenini, tutup senin yüzüne tamamlıyordum. Ve elbette, "Hayır, uykum gelmedi. Sadece sizi dinlemekten başka, yapacak daha eğlenceli şeyler buldum. Onları deniyorum." diyemedim. Hayatın akışı çok garip. Tom Waits söylerken fonda, hep sonbahar oluyor mesela. Seni düşünürken de burnuma deniz kokusu geliyor. Geçen bir yerde duymuştum. "İnsanın hayatındaki bütün olumsuzlukları unuttuğu an, orgazmdan sonraki 5-20 dakikadır." Aksini ispatladım. Suç ortağım olmanı dilerdim. Sevgilim.
Dinle_ Tom Waits-Green Grass

24 Ekim 2010 Pazar

Go Ask Alice


Biliyor musun? Kimse bilmiyor. Ben bile anlatabilecek kadar bilmiyorum. Ama keşke, bu kadar büyük hayalkırıklıkları yaratabilecek kadar güzel olmasaydın. Keşke beni kendinden koruyabilecek kadar güçlü olsaydın. Ve keşke ben, önceki hayatımda bir yanardağ olmasaydım.

21 Ekim 2010 Perşembe

Bella Luna

2 haftadır bununla nefes alıyorum.

http://dai.ly/9qAt9V

13 Ekim 2010 Çarşamba


Bazı anların kokusu var. Yemin ederim. Mesela ben cheap&chick kokusunu unutamam. Muhabbetiyle beni elma şekeri kıvamına getiren biriyle karşılaştığımda, o koku eser burnumun ucunda. Şekerliğim gider, elmalığım kalır. Elmanın öteki yarısı uzaktadır.

7 Ekim 2010 Perşembe

Homo Prisoners


Elleri vardı. Adet sancısı çekerken belime masaj yapan elleri. Şimdi o ellerin tüfek tutuyor olması... Bilemiyorum. Devlet dediğimiz şeyin bizi birleştirmek için oluşturulduğu yalanına daha fazla gözlerimi yumamıyorum.

2 Ekim 2010 Cumartesi

Hangover Olamayan Ezik


bu sarhoşken yazdığım ilk yazı olsun tamam mı? son olur mu bilmem ki bence olmasın. Sarhoşken yazmak konuşmaktan daha mantıklı, çünkü insanın sarhoş oluncaa dili şişiyor. Kelimeler damağa sürtünüyor. Gidip yatsam daha makbul dimi? Ne yatması yahu? Sarılmadıktan sonra, iyi geceler diyemedikten sonra ne yatması? Ucuz yollu insanları severim, tıpkı benim gibi. Mesela ben bu akşam 6 liraya sarhoş oldum. Bypass diye bi yer var sakarya caddesinde. Bu gece odtülü uçak mühendislerinin gecesiydi. önce Rock' Roll ile başladık, sonra punk ile bitirdik. Garip olansa Rock'n Roll çalanların öğrenci, Punk çalanların hoca olmasıydı. Odtü'yü ayrı bir derya olarak tanımlarım hep zaten.
Şuan tek derdim sevdiceğimin askerde olması. Askerleri hiç sevmem zaten. Onlar sevdiceğimin bıyıklarını kestiler. hiç acımadılar. kestiler.
Şarkımız Marlyn Manson'dan gelsin. Sweet Dreams.

Not: Aslında ben en çok, kışın gelmesini hiç istemeyen çocukları özlüyorum. Üşümek. Birlikte. Yanıma kıvrılsınlar. Hiç dinleyemediğim masalları anlatırım ben onlara.

1 Ekim 2010 Cuma


"ayrılırsak bir daha tanışamaycağız asla
ayrılık yabancılaşmanın mat rengidir.
nasılsınız...diye ince bir tülle örteceğiz
camlarımızı. Gazete kağıtlarıyla kaplayacağız
ellerimizi. Eskiyeceğiz sevgilim. Ekşiyeceğiz!"