25 Kasım 2013 Pazartesi

Sessizlik.

O şenliklerden geriye kalan, ağırlığınca sessizlik.
Ne kadar kalabalıktıysa, o kadar sessizlik.
Ne kadar gürültülüydüyse, o kadar sessizlik.
Hiç olmamış gibi,
Hiç başlamamış, bitmemiş gibi,
Ortada bir paylaşmak fiili hiç cereyan etmemiş gibi,
Sanki doğduğu günden beri sırtında yükmüş gibi.
Sessizlik.

Duyarsızlığı kamçılayan bir sessizlik.
Harcamayı-harcanmayı meşrulaştıran,
Sanki hiç mahrem değilmiş gibi,
Hep mi böyle ortalık malıymış?
Aklımın ermediği, vicdanımın sahiplenemediği
Sessizlik.

"Şşşş sessiz ol!
Filmlerdeki gibi yapalım.
Ceketimizi alıp çıkalım.
Havalı olsun."

Yani velhasılı:
Welcome to my new life,
with resistance of peace in silence.
Kisses :*

Dinle: Wye Oak- Civilian (Adsız orada mısın? Şarkıya bak.)

19 Kasım 2013 Salı

Benim Küçük Sevgilim.

Çok üzgünüm. İçim buz gibi, kaskatı. Bugün onsuz 4. günümüz. Onu en son geçen hafta dün gece görmüştüm, sabaha  kadar kucağımda sallamıştım artık ağlamasın uykuya dalsın diye. Hala inanamıyorum. Sanki bir anda ortaya çıkacakmış gibi, ben battaniyemi alıp uzandığımda gelip üzerime atlayıvericekmiş gibi, iş dönüşü evin kapısını açtığımda kapıya koşacakmış gibi, onu çok özlediğim için hüngür hüngür ağlarken gelip mahzun mahzun yüzüme bakacakmış gibi sanki. İnanamıyorum, Miskin'le olan hayatımızın bittiğine inanamıyorum. Evin içini öyle dolduruyordu ki, şimdi ev ev olmaktan çıktı. Sessiz, sahipsiz, eksik.


Miskin'in bize verdiklerini hiçbir şeyle kıyaslayamam. Ona en çok bana kazandırdığı hayvan sevgisi için teşekkür ediyorum. Ardından beni fedakar bir insan yaptığı için, bana sevginin gücünü gösterdiği için, anne olmadan önce bana o duygunun kıyısından köşesinden bir miktar hissettirdiği için, dertliyken beni hiç yanlız bırakmadığı için, sözümü hep dinlediği için, beni çok sevdiği için, bana benzediği için, beni hep mutlu ettiği için, kendisini tanımakla bize ne kadar şanslı insanlar olduğumuzu hissettirdiği için Miskin'e binlerce kez teşekkür ediyorum.



Oğlum yaşasaydı daha birlikte yapacağımız çok şey vardı, planlamıştık. Benim ilk göz ağrımın ömrü yetseydi ona çok güzel bir kız daha bulacaktık. Evin içinde tren misali koşuşturmacalarına kahkahalarla gülecektik. Beahçeli bir evimiz olması ihtimalini hep Miskin için istemiştik. Ev ilanlarındaki fotoğraflarda bebeğimin tuvaleti için uygun yer var mı yok mu diye bile bakıyordum. Hayat ne tuhaf. Artık yatağımda sıkışmıyorum, yorgan üstümden hiç çekilmiyor, üşümüyorum belki ama bunları tekrar yaşayabilmek için yalvarıyorum. Çok özlüyorum, çok.


Henüz ona veda edebilmiş değilim. Kalbim bunun fikrine henüz dayanamaz. Kabullendiğim gün onun hatırası için yapacağım bir iki proje var. Bazen diyorum ki keşke bitaneme bir cenaze töreni düzenleseydik, eminim bir sürü katılımcısı olurdu, o kadar çok seveni varmış ki. Ama onu toprağın altına koymaya nasıl dayanacaktım? Nasıl nefes alacaktım onu öyle görünce? Veterineri göstermedi bize Miskin, onu en son gördüğünüz gibi hatırlayın dedi. Miskin'e veda etmeye veterinerliğe gittiğimizde yemin ederim kapıdan girerken kalbim ağzımdan çıkacak sandım. Ameliyat masasına baktım, allahın belası ameliyat masasına. Miskin'in odasının kapısına baktım, içim kabardı. Bİlseydim oplum dedim içimden, bilseydim bir hafta burda seninle yatardım. Seni hiç yanlız bırakmazdım. Ahh bilseydim.


Benim melek oğlum. Seni hiç ama hiç unutmayacağım. Seni hep özleyeceğim. Ruhun huzurla uyusun. Seni çok ama çok seviyorum bitanem. Canımın içi. Sevgilim. Nolur üşüme.

14 Kasım 2013 Perşembe

Ben de Özledim.

İstanbul'dan döneli henüz 4 gün olmuş, ama içim 4 ay gibi hissediyor. İstanbul'a gidip de Beyoğlu'nda şöyle bir turlamadan dönmenin acısı yeminle burnunu sert bir yere çarpmanın o sızılı göz karartmalı acısıyla yarışır. Hayır TÜYAP kitap fuarına denk gelip de, "amcalarlan kahvaltı etcez" planına yenik düşüp TÜYAP'ın kapısının önünden bile geçemeden bu an(a)karaya dönmek ne demek ya?!! (şimşekler çakıyor beynimde, göğsümde kimler kimler tepişiyor...) sonra Beyoğlu öylece Beyoğlu olup kalsa yine iyi, ohh la la beatrice gacısını bilen bilir, Jadore'da. Onu yiyemeden geldik ya! Valla bildiğin, gözümüzü arkada bıraktık da geldik.
Hayır İstanbul benim zaten hep gösterip de elletmeyen yarimdi. Sevdiklerimi zapt-u rapt eden yarimdi. Platoniğimdi. Uzaktan hep daha güzeldi eyvallah, fakat boş durmayıp dünya tatlısı bebekler dünyaya getirerek beni daha çok sevdiğimden ayırmanın da şeyini şey yapmış yani. Düşün ki çocukluk arkadaşın, kardeşin gibi neredeyse, bebeği olmuş, en mutlu günü tabii ki yani o gün onun yanında oldun oldun yoksa bir daha hayatın ömründe onun yüzünü asla öyle mutlu göremeyeceksin, derken bebeğin yüzüne bir bakıyorsun (tabii ki fotoğrafından) sanki ab-ı hayat mübarek, yarabbi o ne muhteşem ayak, burun, el, nasıl incecik yumuşacık bir ten... Velhasılı sen gittiğinde çocukluk arkadaşının gözaltları uykusuzluktan morarmış, minik kahramanımız içindeki gazla viyak viyak boğuşmakta:( Sanki yaradan beni geç kalmak için yaratmış:( yada en güzel şeyleri kaçırmak için:(
Böyle böyle yıllar geçtikçe birikiyor işte, özlemeler, özlenenler artıyor. Çok sevdiğin bir grubun/şarkıcının konseri hep İstanbul'da oluyor çünkü, ve sen hep gidemiyorsun. Sanki sırtında pogo yapıyorlar. Bir sabah bir uyanıyorsun, karı özlemişsin. Ama kar deyince de aklına ilk, lisede okuldan kaçıp sırf yarı fiyatına diye beyoğlundaki fitaş sinemasının ilk seansına yetişme çabası geliyor. Ağlayamıyorsun çünkü bu kadar saçma bir şeye ağlanmaz. Başka bir şehirde avare avare dolaşırken bir baykuş koleksiyoncusu görüyorsun mesela, Begüm görse delirir diyorsun, ama Begüm 480 km uzakta, göremiyor. Paylaşamıyorsun. İçinde patlıyor. Anlamsızlaşıyor. Ya da bir film izliyorsun, bir öğretmenin ideallerine nasıl sahip çıktığını ama bunun çok sevdiği bir öğrencisinin hayatına mal olduğunu anlatan bir film bu. Ahh Yeliz diyorsun, Yeliz bunu izlese nasıl ayılırdı, nasıl "her şeyde bir hayır varmış sahiden" derdi diyorsun. Minik bir mesajla "bunu mutlaka izle" diyip nokta koyuyorsun. Heyecanla tartışamıyorsun ve o kaderine gülümserken göremiyorsun anladın mı? ORADA OLAMIYORSUN.
Hem şair de demiş: "Biliyorum hiçbir anlamı yok, yokluğunda."