30 Aralık 2016 Cuma

2016'da Okumaya Doyamadıklarım

2016’da kendime verdiğim en güzel şeyler sanırım az ve öz insanla daha sık görüşmek, daha çok şey paylaşmak, “hayır” demekten zeval duymamak ve Twitter’dan kopmak oldu. Bu yıl çooook güzel kitaplar okudum. Ve birçoğu canım Çiğdem sayesinde. Onun tavsiyesiyle okuduğum her kitabı muhteşem bir doyumla bitirdim, şimdi tabi ne önerecek acaba diye ağzının içine düşüyorum J
Bu kitaplardan bahsetmek gerekirse;
1- Tutunamayanlar
Tabii ki 1 numara Tutunamayanlar olacaktı. Bu kitabın benim için her zaman diğerlerinden başka bir yerde duracağını, bir kez okumakla kenarda kalmayacağını biliyordum. Kendisi ile tanışmak benim “30 olmadan önce yapılacaklar listesi”ndekihedeflerimden biriydi ve oldu. Tutunamayanlar, bu kitabıokumuş, yazmak isteyen insanların kabusu olabilir. Çünkü kişi ne yazacaksa artık onunla karşılaştıracaktır. Ve üzerine daha iyisini ben okumadım. Çiğdem de okumamış. O okumadıysa zaten yoktur.
2- Tante Rosa




Tante Rosa benim için bir manifesto oldu. İçimde koşan özgür atın nal sesi oldu. Mahallelerde, iş yerlerinde, otobüslerde, metrolarda haykıramadığım özgürlük şarkım oldu. Tante Rosa ve aslında Sevgi Soysal’ı çok sevdim. Kelimelerle anlatamayacağım kadar çok sevdim. 2016’nın benim için en güzel kazanımı oldu Sevgi Soysal. Ve Canım Baharıma bana bu değerli hediyesi için çok teşekkür ediyorum. Bana daha kıymetli bir hediye verilemezdi.
3- Yürümek
Sevgi Soysal ile tanıştığım kitaptır kendisi. Yeri büyüktür yani. Ela ve Memet karakterleri üzerinden Soysal’ın kadın-erkek ilişkisi üzerine yorumlarını okuyoruz. Ben Soysal’ın kendini Ela yerine koyarak yazdığını düşünüyorum. Ayrıca yazarın Memet’in ergenlik dönemleri üzerine yaptığı anlatım da hayal gücüne hayran bırakıyor.
4- Sevgili Arsız Ölüm

Neredeyse fantastik bir hikaye diyeceğim ama yakıştıramıyorum, öyle olsa ben bu kadar beğenmezdim heraldeSıradışı karakterlerden oluşan kalabalık bir aile. Ailenin en sıradan kişisi Dirmit ve bu tuhaf ailenin Dirmit’isürekli garipseyip “kendilerine” dönüştürme isteği. Çok ama çok beğendiğim bu kitabı hep Hatice’nin yalayıp duvara sürdüğü parmağı (ahanda buraya yazıyorum derken kullanılan yalanmış parmak) ile hatırlayacağım ve içim buruk bir delilikle kabaracak.
5- Onca Yoksulluk Varken
Momo ve kafası güzel bir dram. Ajar adeta döktürmüş. Sanki hikaye bizim Esat’ta geçiyor, baş kahramanın adı Mahmut ama kısaca Momo demişler. Belki de bu içtenlik ve dildeki başarı çevirmen Vivet Kanetti’nin becerisidir bilemiyorum. Ama saykodelik gibi salya sümük kahkaha attığım çok olmuştur. Yeniden okuyacağım birkaç kitaptan biri.
BONUS: Bir Düğün Gecesi
“İntihar etmeyeceksek, içelim bari..” diye başlar ve öyle de biter. Bu kültü, bu Türkiye’nin idealler, hayat, devrim, aşk, geçinme derdi, siyasi baskı eksenlerinde sıkışıp kalmış herkesini aşşırı güzel anlatan kitabı ben de okudum. Çok beğendim. Bu kitapta bol bol Tezel’i tanıyoruz. Tezel’in insanlara bakışı, o düğüne nerelerden geçip de geldiği, insanlara mesafesi hepsini öğreniyoruz. Adalet Ağaoğlu’nun karakter tahlilinde kraliçeliğini ilan ettiği kitaptır bu. Yazar Tezel’e Müjgan için “20 yılda New York’tan iki kat daha New York olmus bir Amasya çizmek istesem Müjgan’ı çizerdim.”Dedirttiğinde her şey aydınlanıyor zaten.

19 Aralık 2016 Pazartesi

Gündeliklerde bir ilk.

Bugün Bahar "evrimden bahsederken bir arkadaş "Allah o kadar çaresiz mi ki maymundan insan yapsın" deyince ne diyeceğimi bilemedim, aynı böyle senin gibi eblek eblek baktım." dedi. Masada bizden başka 3 kişi daha vardı, bir devlet kurumunun lokalinde yemek yiyorduk, üçümüz gülüştük, diğer ikisi birbirlerine baktılar, sonra çorbalarını içmeye devam ettiler. Durum o kadar komik bir hal almıştı ki, kendimi bir türlü susturamıyordum. Sanki biz üçümüz (üçüncü kişi bir yabancı ama bizimle gülüşmesi onu bir anda bizden biri yaptı.) kurumsal bir zeka ve ahlak anlayışıyla dalga geçiyormuşuz gibi oldu, ama öyle değildi. Onlar birbirlerine bakıp çorba içmeye devam edince sanki kafalarını kaseye gömmüşler gibi hissettim. Bizim çoğunluk olmamız dışında çok sıradan gündelik bir durumdu, ama bir çok aykırılığı, dışlanmışlığı aydınlatacak kadar netti. Bu da böyle bir anımdı. Bir daha da ne zaman yazarım kimbilir. Dert bilir.