30 Ağustos 2010 Pazartesi

Ve Sonra Msd "Yaz!" Dedi.


hayaline sığmaz gerçeklik. sen bir balkonda kırmızı bir arabayı beklerken sokağı keşfedersin, ama bunu nerden bileceksin. bir sokak köpeğinin açlığını yatıştırma sevdasını içine çekmeyi reddedersin, ama bunu nasıl idrak edeceksin. yaşamak. dümdüz yaşamak. "Köpekler zehirlenirken, sen bembeyaz bir otelde nasıl sevişeceksin?"

28 Ağustos 2010 Cumartesi


"İnsanların birbirlerine âşıkken gündelik hayatlarına devam etmelerini anlayamıyordum. Böylesi bir hareket bana ihanet gibi geliyordu. Kötü sahnelenmiş bir piyes gibi. Sanki bir insana değil de, bir koltuğa aşık olunuyormuş gibi!"

Size hiç, sonradan delirenlerin bende afrodizyak etkisi yarattığından bahsetmiş miydim?

20 Ağustos 2010 Cuma

Love is Like a Torturer That I Need.


kalktım gittim. tuttum yakasından, sarstım. Dedim "kendini nerde unuttuğunun farkında mısın? farkındasın da neden gelip toparlamazsın?" Dedi "gelip kendimi alsam tam mı olucaktım sanıyorsun. Öpmeyince sen, her bir parçam protez." Öpüverdim. Yetmezse diye bir de üstünü üfleyiverdim. Gel dedim. Parklarda şarkı söyleyelim. Söyledik. "Siz çılgınsınız" dediler, bilmediğimiz bir şey söyleselerdi susardık zaten. Hala söylüyoruz. Kimse bilmediğimiz bir şey söylemiyor hala diye.

Siz'li Biz'li olmayı istemezdik. Biz şarkımızı söyleyip dansımızı ederken, sesinizi çıkarmazsanız barışabiliriz.

Dinle_The Civil Wars/ Dance me to the End of Love

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Gözüme Ayıp Kaçtı Sevgilim, Hadi Kutlayalım!


sadakat ne mi? kalkıp da çoktan seçmeli ilişki mefhumları ekseninde hanım kızlarımıza civan delikanlılarımıza ders verecek değilim elbet. işim olmaz diye değil zira sahiden bu sıralar hiç işim yok.
bir gün es kaza ezelin bir bölümünün bir karesine denk geldim. özlü söz deryası bu dizimizden ben de kendime şu payı aldım.

Tefo: Sadakat başkasına sadık olmak değilmiş, sadakat kendine sadık olmakmış abi.

He işte, ben de tam onu diyordum.

15 Ağustos 2010 Pazar

Misperception


bir kalp kırma sezonuna daha hoşgeldim, hoşbulamadım. mutluluğumun birilerini böylesine üzmesi, varlığımı öyle ağırlaştırıyor ki.. benden neler beklediklerini farkettiğimde uğradığım hayalkırıklığı hissedilemeyecek kadar büyük. ve kalkıp da suçluymuşum gibi "sildim seni. bulaşma artık bana." tavırları beni cidden köpürtüyor. bir kadınla erkeğin dost olamayacağı fitnesine ne kadar sırtımı dönsem de, hormonlar var beyin damarlarını tıkamasına engel olamadığım hormonlar. büyümek bir de bu açıdan acı, kirletici, suçlayıcı.

10 Ağustos 2010 Salı

Motto: Impossible is Nothing!


bazen Tanrı göz kırpıyor. oluyor böyle şeyler. ki ne güzel!