Ne güzeldin giderken kanım can parçam benim
26 Kasım 2011 Cumartesi
Düş.Eş.
Ne güzeldin giderken kanım can parçam benim
14 Ekim 2011 Cuma
Kitapsızlık Cinayettir.
Okusaydık böyle olmazdı. Her gün haberlerde, kadınların en yakınları tarafından onlarca yabancı göz önünde katledilişinin haberini almazdık. Annelerin çocuklarının önünde babaları tarafından kesilmelerinin, vurulmalarının, infaz edilmelerinin korkunçluğuna tanık olmazdık. Bir kadının ellerini anlatan bir sayfa okumuş olsaydık, bugüne kadar bir kere bile olsa, bunları yapamazdık. Güçlünün zayıfın sırtına çıkarak yükseldiği bu boktan hayatta, bari annelere bir şey olmasaydı. Ben bu kültürün NAMUS tanımının ta amına koyayım.
1 Ekim 2011 Cumartesi
It hurts so good.
19 Eylül 2011 Pazartesi
What's Wrong with This Picture?
Yüzsüzlüğüm üzülmeye bile yetmedi. Bazen çok fakirim.
20 Ağustos 2011 Cumartesi
17 ağustos 2011
13 Temmuz 2011 Çarşamba
Daily Shit
benim bu şehirde her gün ağzıma sıçıyorlar. Cemal'in kadınlarını kurşuna dizerlermiş. Daha mı onurlu? Ne bileyim. Benim ağzıma sıçıyorlar. Her gün bu dünya kadar kalabalıktan tecrit ederek, bu dünya kadar kalabalığın içinde kaybederek ağzıma sıçıyorlar. "Keşke bu an sonsuza kadar sürse" diyebileceğim tek bir saniye bile bırakmıyorlar. "Keşke ölsem!" diyeceğim bir hüznü gecenin son otobüsünün arkasından koşturuyorlar. Kırıntıdan terane bir heyecanı bilet kuyruklarında dövüyorlar. Şerefe kadeh kaldıran evli bir adamın sevgilisinin arkasından konuşuyorlar. Günaydın'ı bacaklarıma söylüyorlar. İyi akşamlar'ı analarının.... attığım her adımı boğazıma düğümlüyorlar anlıyor musun? sıçtıkları boku yutkunamıyorum. çok canım sıkılıyor. onlar canları sıkılınca kuş vuruyorlar. Anlıyor musun? İnsan nasıl katil olur? Maktul olmadan nasıl katil olunmaz anlıyor musun?
6 Temmuz 2011 Çarşamba
This isn't a fucking apologize. Yersen.
kursaktaki düğüm mideye inse de, yine aynı mide bulanıyor sonuçta.
boşvermişliği ya da vurdumduymazlığı, duygularının önüne geçmiş insanlar var.
kimse için yoksalar da, kendileri için varlar. çok özendiğim.
nefrete bulandığımı anladığım anda yeni bir kitaba başlıyorum. yarım kalmış kitaplar rafta beni çağırıyorlar. Şerefsiz. Şerefsizim ben. Yani, benden nefret edenler de var. nefret etmekten gocunduğum kadar nefret edilmekten gocunmuyorum. Bildiğin şerefsizim ben.
Dinle:Archive-Fuck You
1 Temmuz 2011 Cuma
Kulağın çınlıyor, duydum.
13 Haziran 2011 Pazartesi
6 Haziran 2011 Pazartesi
Express
28 Mayıs 2011 Cumartesi
20 Mayıs 2011 Cuma
Black.
9 Mayıs 2011 Pazartesi
Üstü Kalsın.
29 Nisan 2011 Cuma
29.04.2011
23 Nisan 2011 Cumartesi
Distant is Good.
14 Nisan 2011 Perşembe
Babbling
13 Nisan 2011 Çarşamba
13.04.2011
Keşke Büyükada'da kedi olsam. Duygu'nun biri gelip başımı okşasa.
2 Nisan 2011 Cumartesi
Tüm Dünyayı Kucaklamak İstedim Kollarım Yetişmedi*
29 Mart 2011 Salı
25 Mart 2011 Cuma
if words could kill, i'd spell out your name*
Dinle-Tom Macrae/The Boy With The Bubblegun
19 Mart 2011 Cumartesi
How It Ends
"İnsan olabilmek bambaşka bir olgu. Şans, cesaret, istek gerektiren bir olgu, özellikle dünyada başka hiçkimse yokmuş gibi yalnız kalabilme cesaretini gerektiren bir olgu..." Cesare Pavese
Dinle_Placebo-I Know
7 Mart 2011 Pazartesi
Şair burada benden bahsediyor.
4 Mart 2011 Cuma
26 Şubat 2011 Cumartesi
453 km.
16 Şubat 2011 Çarşamba
Vaporous
11 Şubat 2011 Cuma
Ben Bu Sesi Bir Yerden Hatırlıyorum.
6 Şubat 2011 Pazar
Morning Star
25 Ocak 2011 Salı
incitmebeni*
kimbilir, belki de ancak "çoğu insanın" demeli ya,
giyinmek için uğraşıp didindiği bir dünyada,
insanların
arkasını kat kat kalınlaştırmak için olmasa bile,
kış aylarının acı soğuğu estiği zaman sırtını pek tutabilmek
için çalışıp yaşadığı bir ülkede
soyunmaktan başka şey dilemeyen bir kadının masalı bu.
Uzuuuun zaman sonra kar yağıyor. Cilve midir, göz kırpması mıdır, ilüzyon mudur nedir bilemedim ama tam o anda -karla buluştuğum anda- şu çalıyordu: Fleet Foxes- White Winter Hymnal
ben kar yağarken hiç vapura binmedim, anlıyor musun?
21 Ocak 2011 Cuma
amsterdam'a
20 Ocak 2011 Perşembe
Gaip Arabesk
http://www.youtube.com/watch?v=Id8ppyOiBQk
Sadece duvarlar ağlıyor neden bilmem, Kızgın güneşler duruyor fotoğraflarda,Yarınım dünümden, kararmış yerinden,Kalkma günahsız yarim pembe yanaklarına.Bir kadeh rakının ardı sefer,Her seferde yarin ızdırabı bekler.Kalkar gelir kapının ardından,Yar dediğin zalim, yüreği kürekler.Ben burdan gelip geçen bir yel olurum.Yel olurum.Yeter, bir dem olurum, kaçar el olurum. El olurum.
Gel bence uzaklar dar geliyor bize,Tuzaklar almıyor ikimizi,Sen de dudaklarima zehrinden bir damla bırak bitmesin bu rüya,Harcıyor içimizi elveda yarına.Bir kadeh rakının ardı sefer,her seferde yarın ızdırabı bekler.Çekip gidersin bırak artık yeter,mazide kalsın paramparça yürekler.Ben burdan gelip geçen bir yel olurum.Yel olurum.yeter,bir dem olurum,kaçar el olurum.el olurum.
Mabel Matiz'in Filler ve Çimen'iyle de bugün tanıştım. Zor bir gün olucak.
13 Ocak 2011 Perşembe
Cigar
Düşünmek diyorum, düşünmek. Çok çaresizce bir fiil düşünmek. Çok yarım. Çok eksik. Seni düşünüyorsam, ki yokluğunda seni düşünmenin binbir türlü hali var, cereyen yapıyorum. İçime çektiğim duman, gölgenin düşmediği yerlerde el taklidi yapıyor. Saçlarımda örneğin. Saçlarım kötü mü kokuyormuş, bilmem kimse söylemedi. Güzel kokmanın ne olduğunu, insanın giyinmesini, kuşanmasını, kadının dudağına ruj sürmesini, anlamını, kıymetini öğrendiysem, senden sonraya denk geldi. Senden sonraydı, kimse bana yakın duramadı. Çirkinlik de bir kıyafet olabilir. O da ancak senden sonra.
11 Ocak 2011 Salı
Boktan Hayatları Meşrulaştırma Sanatı
Pipisi 45 cm olan erkek var da, biz mi bilmiyoruz? Ya da içkiyi bardaktan değil, şişeden içmek bir aydınlanma hareketi oldu da, bize mi haber vermediler? Rtük, popülerliğini kaybeden 0900'lü hatların yeni alternatifi mi? Başı açık kadınları perdesiz eve benzetmek, hangi edebiyatın argosu? "İçkiye teşvik ediyor" diye bir spor klubünün adını değiştirmek, alkolün kana karışmasını da engeller mi? Tok karnına alınan "18'ini geçen herkese 3 silah" kararınız, aç bünyeleri çarparsa nolur?
Sayın RTE ve saz arkadaşları. Her gün yeni bir yıkılası "ucube"yle çıkıyorsunuz karşımıza. "Yok artık!" dediğimizi olduruyorsunuz. Tabiki dini, allahı sizden öğrenicek gariban yurttaşım. Olduruyorsunuz işte.
5 Ocak 2011 Çarşamba
Your Supermarket Jesus
Bir gün Okan Bayülgen'in programını izliyorduk Di. ve ben.
Di: Ben bu adamı çok seviyorum yea.
Ben: Ben de ya.
Di: Ama ben Cem Yılmaz'ı sevmiyorum.
Ben: Niye ki? Ben onu da seviyorum.
Di: İyi espri yapan insanların zeki olduğunu söylerler, zeki bir insanın etliye sütlüye karışmaması olucak iş değil. Cem Yılmaz "ben siyasi fikir sahibi bir insan değilim" diyor. Madem zeki ve madem üreten bir zekası var, Türkiye gibi bir memlekette nasıl bunca şeye karşı susar?
Ben: Allah allah. Herkesin siyasi bir fikri olması gerekmez ki. Ayrıca olanı da paylaşmak istememesi çok normal. Çünkü para kazandığı iş, ciddiyetten fersah fersah ötede.
dedim dedim de bugün kafamda bir şey "dank" etti. Odtü'deki öğrenci-polis "çatışmasını" gördüğümde, patlamaya bu kadar yakın olduğumu bilmiyordum. Ciddi bir nefret patlaması yaşadım. İsyan ettim ama kime? neye? Polis kendi içinde tekil bir kelime olsa da, aslında bir güruhu, bir oluşumu temsil ediyor. Ve bugün ülkemizde ben polisin kimi kimden koruduğu konusundaki mefhumumu yitiriyorum. Polis devlet sayılıyor. Polise karşı gelmek, devlete karşı gelmek oluyor. Şu günün şu iğrenç şartlarında bu böyle evet. Ama hani bize ortaokulda "devlet nedir genşler?" dediklerinde biz de yavşak yavşak "devlet biziz. devlet herkeees." diye cevap verirdik ya. Yemişim öğrenilmiş çaresizliğinizi. Yemişim toplumsallığınızı. Yemişim egoizmin dibini boylayan gelecek kaygınızı. Artık ben de Cem Yılmaz'ı sevmiyorum. Zeki insanlar sahiden de kayıtsız kalamazlar. Çünkü "Kayıtsızlık, bir yok etme çabasıdır."