27 Temmuz 2017 Perşembe

Farkında.

Nasıl oluyor, böyle bir tınıda hem belini kıvırasın omuzlarını usulca sallayasın geliyor da gözünden şıpır şıpır yaşlar akıyor. Nasıl oluyor birden en heyecanlı, en coşkulu yerinde gelip bir düğüm lönk diye boğazına oturuyor. Halbuki her şey çok berrak ve taze, hava efil efil, tam da istediğin gibi ama nasıl oluyor kenarda köşede hep bir hüzün hem de nasıl tatlı. Kendini de aşırı güzel hissediyorsun, herkes seni görsün istiyorsun, ama bir suret hemen pırtlıyor sahneye ayakların sürünmeye başlıyor. O surette anlam aslında. Ya da o hüznü getirende. Anlamın köşeleri sivri belli ki, içiyle gıdıklarken köşeleriyle acıtıyor. Ya da boşver sen bana bakma, herkesin anlamı kendine köşeli. Bazen de belki yusyuvarlak.

Bazen de belki anlamsızca öyle. 

10 Temmuz 2017 Pazartesi

Mutluluk kuşun kanadından dilimin ucuna.

Yine bir yaşamak sevincinin bıngıldak göbeğinde oturuyorum bu akşam. Çünkü hava çok güzel, çünkü deniz şıngıl şungul vuruyor ayaklarıma, çünkü Manuş baba yeni albüm çıkarmış kenarda Dönersen Islık Çal çalıyor. Çünkü gecede dolunay var, yakamozu nasıl da aydınlatıyor yazdığım sayfayı. İki tane içmişim kafam mutlu olacak kadar güzel. Deniz meltemi vuruyor gündüzden yanıklar edinmiş tenime. Muhabbetine bi kaç gün temas etmesem acıkmış gibi olduğum dostun yanından geliyorum. Nasıl da kıkırdadık yine, nasıl da devirdik biraları üstümüze başımıza, nasıl herkes kaçıştı bir tek biz ıslandık. Çok büyük bir hayalim vardı gerçek oldu. Sana söylemiş miydim? Nasıl söylemem canım bloğum. O kocaman hayalim gerçek oldu. Heheeeeeyt beeeee! Oldu beeee! Benim de bir hayalim gerçek oldu! oldu beeee!

30 Haziran 2017 Cuma

Bi keresinde yalandan bayılmıştım.


yazıp yazıp sildim.
bi keresinde sevip sevip vazgeçmiştim.
bi keresinde de okuyup okuyup yarım bırakmıştım.
bi keresinde de hiç başlamadan vazgeçmiştim.
bi keresinde çiğnemeden yutmuştum.
bi keresinde de tam söyleyecekken susmuştum.
bi keresinde sayfanın kenarını kıvırmıştım.
bi keresinde bana benzeyen birinden nefret etmiştim.
bi keresinde yazıp yazıp silmemiştim.

No Land-Düşünme Kaybolursun.

Otuz.



30 oldum ottuz oldum, dolu dolu, görmüş geçirmişcesine, orta yaşa kafa göz dalmışcasına OTUZ! Ne işe yarayacak, hiçbir fikrim yok. Ama OTUZ YAŞIMDAYIM BEN TAMAM MI diyebilirim mesela. Herkes de ciddiye alır. Mesela evlenince bir anda toplumda terfi etmişcesine, saygın bir unvana sahip olmuşcasına davranılması gibi, 30 yaşın da bir kıyağı oluyordur bence.
Ya da tam tersine, OHA OTUZ OLMUŞ AMA HALA AKLI BEŞ KARIŞ HAVADA durumu da olabilir.
Hatta kesin ikincisi olur.
Neyse işte. 30. Hoşgeldin. Ne getirdin?

20 Şubat 2017 Pazartesi

Döne Döne Geldim.

Yine bir kuruluk anında çatır çatır çatlamış toprak misali, dudaklar susmaktan kurumuş, ya da gözler aradığını hiç mi bulamamış, ya da eller yol yol olmuş uzanıp geri çekilmekten, içeriden mi dışarıya dışarıdan mı içeriye ikisi de makul, akıyor tanımlanamayan her şey. İşte onun adı bir türlü konulamıyor. Zaten adı olsa düşerdi peşine. Düşerdi de, en azından yarasının bir adı olurdu. Hikayesi olurdu, ya da ne bileyim en azından Godot'u beklerken olurdu.

"Hikayelere inanın." dendi. Bu söze iman edene, her hikayeye ve şiire inanana şimdi inanan nerde? Hikayeler ondan bir parça olarak değil uzaktan, başkasının anısı olarak seviliyor. Acı başkasının ise ders ve ibret, başında ise bela telakki ediliyor. Hangi acı yukarı taşımak için hangi başa konacak, başın üstü sürekli düzeltiliyor, derdin yuvası bozuluyor.

-Şunu da şuraya koyayım pragmatistlikten yanıp kavrulan giller bir daha da gelmesin :)
Selda Bağcan- Acıyı Bal Eyledik