24 Ekim 2013 Perşembe

Okuyorum Şu:


Bugünlerde yer içer gibi okuyorum. Aslında uzun zamandır okuma ile ilgili çok süper bir tempo tutturdum ve bağımlılık yaptı diyebilirim. Hedefimini çok çok ötesine geçtim, seçtiğim kitaplar da beni motive etme açısından çok faydalı oldular.
Aslında başlangıçtaki amacım kitaplığımdaki okunmamış ktapları bir an önce bitirmek ve onlar bitene kadar yeni kitap almamaktı. Fakat okudukça ve araştırdıkça yeni kitaplara olan merakımı dizginleyemedim. Okumak istediğim onlarca yazar ve kitapla başbaşa buldum kendimi. Herkesde olduğu gibi ben de bir baktım elimde sürekli yeni aldığım kitaplarla geziyorum. Olsun. Hepsine sıra gelecek.
2013'ün başından bu yana okuduklarım; Mülksüzler, Çavdar Tarlasında Çocuklar, Suskunlar, Newyork Üçlemesi, Cehenneme Övgü,  Zaman Yolcusunun Karısı, Açlık Oyunları Serisi, Sofie'nin Dünyası (hala okuyorum), Kırmızı Pazartesi, Barbarları Beklerken, Bizim Büyük Çaresizliğimiz (hala okuyorum), Gölgesizler, Doğu'nun Limanları. Yıl bitmeden 2 kitap daha okuyacağım. Biri instagramda keşfettiğim bir okuma klubü olan kitapagaci ile Kasım ayı kitabı olarak seçilen Ve Dağlar Yankılandı (Khaled Housseini'nin 3. kitabı). Diğeri de yine aynı şekilde instagramda keşfettiğim bir diğer okuma klubü olan kitapkardesligi'nin seçeceği kitaba göre şekillenecek. Okumak istediğim bir kitap seçilirse etkinliğe katılırım, ama önceden okuduğum yada ilgimi çekmeyen bir kitap seçilirse Saramago'nun Körlük kitabını okumak istiyorum. Çok merak ediyorum bu kitabı ve şansıma son zamanlarda filme uyarlanmış kitaplar okuyorum ve bu daha da heyecanlı oluyor. Açlık oyunlarının filmini pis pis gülerek izledim mesela :) Zaman Yolcusunun Karısının filmindense hiçbir şey anlamadım, kitabını okumadan izleyenler ne anladılar onu da çok merak ettim açıkcası. Şimdi sırada Gölgesizler var, kitap yeni bitti filmini de bugünlerde izleyeceğim çok heyecanlıyım. Keza Körlük de filme uyarlanmış bir kitap. Ama bildiğim kadarıyla filmi kitap kadar takdire layık görülmemiş. Kitap için söylenenler aklımı başımdan aldı. Okumamak için kendimi zor tutuyorum.


Bugünlerde elimden düşürmediğim kitap ise Barış Bıçakçı'nın Bizim Büyük Çaresizliğimiz adlı kitabı. Sayfalarını sindire sindire, bitmesin diye dua ederek çeviriyorum. Çünkü uzun zamandır uzak kaldığım, sıcacık hissettiren bir tarzı var. Tabii ki bu kitabımız da filme uyarlandı :) Onu da izleyeceğim. Ama noolur kitap hemen bitmesin. Çok ama çok sevdim.
Bugünler böyle. Kış da kapıda olduğuna göre, daha çok kahveli, daha çok kitaplı, sıcacık gecelerimiz olsun.

Dinle: My Brightest Diamond- Gone Away

4 Ekim 2013 Cuma

Bunun da hesabı sorulacak biliyorum.

Adam kalkmış bana bir de akıl veriyor, ne biçim iş bu herkes yapmadığını bir başkasından istiyor. Kimse kimsenin hayrına değil, çünkü artık çocuk değiliz ve küçük hesapların peşine düştük. Büyümek lanetlenmek gibi bişey. Çocuk kalanlara iki çift lafım var. Pardon bir tek lafım var. "Üzülürsün." Benimki de laf işte. Öyle de üzülecek böyle de. Bu dünyanın kırmadığı kalp mi kalmış allah aşkına. Bir baksana etrafına. Dünyalar dünyalar üzerine yığılı. Hassas dengeler çok hassas. Ve kaçınılmaz son: Dünya başına yıkılacak. Tabii ki yıkılacak çünkü dünya yuvarlak. Bir başkasının dünyasının üstüne koyarsan yuvarlak dünyanı, o da gelir senin başına yıkılır. Bunu nasıl düşünemezsin. Aslında her şey bu kadar basit. Her şey geometri ve matematikle hesaplanabilir aslında. Ama ben böyle olmasını hiç istemezdim. İnsan ne hata yaparsa yapsın onu tölere edecek bir şeyler olsun istiyor. Çocukken oluyor onlar. Hem de çok oluyor. Ama büyüyünce bir anda kayboluyor hepsi. Elinden alınıyor anladın mı? Çırılçıplak ve hatalı kalıyorsun. Gözler önünde kalıyorsun. Nereni kapatacağını şaşırıyorsun. Bir yerini kapatmaya çalışırken başka bir yerin açıkta kalıyor. Gözlerse bunu hiç kaçırmıyor. Gözler insanın nifak tohumu.
İşte ben, biz böyle böyle... bilmiyorum.