25 Şubat 2010 Perşembe


bağımlılık danışmanım Cansu, şu sıralar üzerimde yeni çalışmalarını deniyor. bağımlılık manyağı oldum sayesinde ama iyidir iyi, başı boş kalmaktan. zira kendisini markalaştırmakta, ne "önerse dinlerim" sapkınlığına ermiş bulunmaktayım. iç kulaklarımızın beyne giden şeysindeki titreşimlerimiz aynı duyguları uyandırıyor olmalı, çünkü beni vahdet-i vücuda erdiren bu melodiler, diğerlerinde ılıktan esen bir yel kıvamında. belki vardır bizim gibiler de diyerekten Sevgili Danışmanımın saklı haklarına öpücük kondurup burda hepisini paylaşıyorum. dinleyen bir dinlemeyen bin hesabına:

*Booth And The Bad Angel-Dance of the Bad Angels
*The Gathering-Pale Traces
*The Portishead-Roads
*Hypnogaja-Here Comes the Rain Again
*Parov Stelar-Autumn Beasts

şimdilik bana bu kadarı yetsin. biriktikçe kusarım.

23 Şubat 2010 Salı


"günleeerr, günleriiin ardındaa"... bilirsiniz MFÖ söyler "gözyaşlarımızı bitti mi sandın?" adında güzel bi şey. hmm şeyy günler kısaldı şu son zamanlarda. "Di" gidicek. Gitmeyeydi iyiydi. Ama gaza getiren kim? ben. Arkadan sürekli destekleyen kim? ben. Hatta gerekli işlemler için gerekli işlere gerekli yardımı yapan kim? ben.
bi benzeri falan da yok ki "Di"nin. ayrı ayrı parçalarla tamamlayabileceğim bi boşluk da olmayacak yokluğu. olmayacak işte o kadar kesin. zaten algı konusunda idiotluğun da sınırlarını zorlamaktayım, "Di" bana şakayla karışık açıklamalar yapardı, kafam iyice karışırdı, böyle gözlerimi belertip bakardım, anlıycam diye bütün güç-kuvvet-dikkat neyim varsa odaklardım, o çok eğlenirdi, boğulucak gibi gülerdi. ben de gülerdim, ama yine anlamazdım. sonra "Di" bana bi alışkanlığını bulaştırdı. ortamda kafalar herhangi bir sebepten ötürü bulanıksa, hemen ele kağıt-kalem alınır ve pusuya yatılır. can alıcı, yüz kızartıcı noktalar anında not edilir. ama ben bu işi "Di"nin olmadığı bi ortamda henüz hiç yapmadım. aklıma gelmez ki, "Di"nin muzur ifadesi olmadan yapılan yaramazlıktan ne hayır gelir?! şimdi kim peşpeşe 34904940 kere "eee anlat bakalım?!" diyecek, ben kime "Yeteer!" diye bağırıcam. kimle uyuycam?! kim çağırdığında dibinde biticem?! kimle sınav haftası oturup 3.5 3.5 olmakla sabahı edicem?! beni kim yataktan tekmeleyerek atıcak?! beni kim "sokak çocuğu" diye çağırıcak? bana kim gerçek hayatı anlatan nutuklar atıcak?! ben kimin karşısında kendimi "adam gibi" hissedicem?
günler uzayacak bundan sonra.

22 Şubat 2010 Pazartesi

AcilindenGençRuhlarAranıyor!


aman bu insanlar ne sıkıcı... kırk yılın başı kurtları dökmek istedim, yok masada bi tane bana ayak uyduran yok. biri der "aman ben spora başladım her yanım ağrıyor" öteki de bu cümleye kafa sallar. biri der "benim aybaşım. halsizim dokunma bana." öteki der "ben çok uzunum, herkese tepeden bakıyorum. otursam normalmiş gibi olur iyi olur". bi de arkasından "sen git zıpla" demezler mi?! hayır çok şahane oynuyorum bence, kurdu var kuşu var. ayrıca ben birinin suratına sırıtmadan zevklenemem, olmaz. madem içimdeki enerjiyi döşüme tıkıycaktınız, ne diye izin verdiniz tekila devirmeme?! hah bir de şu mevzu var: "ben sana eve gidince müzik açarım zıplarsın." evet, çocuğum çünkü ben kandırabilirsiniz. içimde kaldı, şöyle bir salınamadım. kız kıza muhabbetin bu tıkanan yerlerine ifrit oluyorum.

siz kızlar! bana büyüklük taslayıp da eve dönüş yolunda "ayy ne dedii duydun mu??" diyen, kendi gölgesini öcü sanan yerlerinizi göstermeseydiniz, cümlelerinizin tutarlı olduğunu sanabilirdim. ama hayır, "höt!" diyen, püskürten, "hayırdır bi sorun mu var?!" diyen, yavşakları bi çift çatık kaşla ve bilenmiş ön dişlerle şutlayan hala benim. ve tanımayanlar beni hala 18 yaşında sanıyor. buna ne demeli?!

20 Şubat 2010 Cumartesi

Way to Fall*


"Ana babalar evladlarından kendilerine benzeyen biri yapmak isterler. Evladlarını onların düşünme gücünü ve zamanını gaspeden uğraşlara alıştırırlar, meslekler vs. Evladlarını onun için araçları sağlaması amacıyla tekrar çok büyük bir güç ayırmak zorunda kalacakları pahalı bir yaşama tarzında eğitirler. Evladlarını düşünmeyi zevksiz renksiz gösteren ve düşünürlerinin ve eserlerinin mevcudiyeti karşısında nahoş ruh haline yönelten zevklere alıştırırlar. Cinsel güdü onu bir kadınla birleşmeye tahrik etmelidir ve bundan sonra çocukları için yaşamaya sevketmelidir-kendi kendisi için yaşamaması istenir."
Nietzche-Aforizmalar

Ergenliğini odasında kapanmadan geçiren bütün arkadaşlarımla, bir zaman sonra paylaşacak pek de bir şeyim olmadığını farkettim. Kişinin birey olmaya ilk adım attığı o dönemler sadece kendini ve cinselliğini keşfettiği dönemler değil, aynı zamanda hayatı, varoluşunu, toplumu, ahlakı sorguladığı dönemlerdir, ve bu arayışa düşen herkes bir şeylerden illaki suni teneffüs alır. Kolay olan yol, ki istisnaları da mevcut, bedenine orantılı bir ruh haline bürünmektir. İnsan ruhunun büyürken acı çekmemesi mümkün mü? Bence değil, ama bu acıyı tatmayanlar da var. Ve onlar fazlalıklarını zamanında törpülemediklerinden, çıkıntılarımızla birbirimizi itiyoruz. Bazı sabahlar uyandığımda onlardan biri olabilmeyi ne kadar istediğimi hissediyorum. Ama yağmurlu bir günde yolda yürürken, saçak altlarındaki çaresizliklerini görünce şükrediyorum. Buna yaradılış denemez, hayır! Bu olsa olsa "anne eteği altında geçmiş bir çocukluk"un uyuşukluğudur.
Ama yine de...böyle de olmuyor işte. Farkındalık, eksikliği de peşinde getiriyor. Zor.
*Dinle_Starsailor/Way to Fall

16 Şubat 2010 Salı

KendimeAğıtlar1


nasıl da güzeldi oysaki. incecikti, tazeydi, narindi.
görmek için bakmaya ihtiyacının olduğu perdeli dönemlerindeydi.
sevmeyi sevilmekten üstün tuttuğu güçteydi.
takdire şayandı cesareti, hepsi de kendineydi.
vurgusu benliğineydi. kırardı, yorardı, tutarlılığıyla düzeltirdi.
kopunca ip bütün boncuklar dökülüverdi.
emek, emeklemekti oysaki.
insan koşmayı öğrenmiişken, emeklemeyi hatırlayabilir mi?!

14 Şubat 2010 Pazar

Parmaklığın Ötesinden*


dedim neşeli bi şeyler yaziyim, ne bu hep sıkıntı hep dert. AmeliePoulain'lik işin kinayesi anladık da, tek düzelik şanımıza yakışmaz. (hangi şan?! bilemedim ben onu)
neyse..velhasılı kelam (bu da birleşik mi yazılır ki?!)olmadı blogcular. yine, dört duvara yeşillik giyderemedim.

ve fonda *Rıfatım Ilgazım konuşur:

"Bizim de bir çift sözümüz vardı
Nar çiçeği, gül dalı üstüne,
Dudaklarımızda kaldı!
Göremedik sıkıntısız yaşandığını,
Rahatın şiirini yazamadık."

7 Şubat 2010 Pazar

IamNotReligiousButLifeMakesMePray.


geceye günaydın diyeceğim günler yakın...
kaygısızca sırtımda içi bilgi yüklü olan çantalar taşımayacağım günler yakın...
sorulara cevap vermeme lüksümün olacağı günler yakın...
kalbimi seçtiğim-istediğim yanlışlara açacağım günler yakın...
gece yarısı bisiklete atlayıp V maskemle sokaklarda fink atacağım günler yakın...
yeni şiirler ezberleyeceğim günler yakın...
duvarımdaki eski satırları silip yerlerine yenilerini yazacağım günler yakın...
gelen ilk trene atlayıp hiç bilmediğim yerlere gideceğim günler yakın...
uyandığımda "Burası neresi?" diyeceğim günler yakın...
esareti lügattan sileceğim günler yakın...
bi puzzle'ın önünde saatler harcayacağım günler yakın...
uyumadan önce, kapalı gözlerimde filmler çekeceğim günler yakın...
ayakkabılarımı parçalandıkları için çöpe atacağım günler yakın...
sağanakta sırılsıklam olacağım günler yakın...
rakıyı bailey'se tercih edeceğim günler yakın...
diktiğim ağacın gövdesine adımı kazıyacağım günler yakın...
öğrendiğim dilleri kullanıcağım günler yakın...
hesap soracağım günler yakın...
özürleri kabul edeceğim günler yakın...
güneşin batışıyla sinema salonuna girip gün doğarken çıkacağım günler yakın...
hafifliğimden ordan oraya savrulacağım günler yakın...
teklifleri reddetmek zorunda kalmayacağım günler yakın...
gördüğüm rüyaları hatırlayacağım günler yakın...

ve..Dinimiz Amin.

5 Şubat 2010 Cuma

KirletenYazı*


çok kaypak bu zemin. artık yere sağlam basmak da yetmiyor düşmemek için.
ve acı ki, tutup kaldıranlar arkadan itip düşürmeye hakları var sanıyorlar.
güzellikli bir yer varsa da gezegen dışındadır, kraterli falan. düşmemek için.
güzellikli yaratık varsa da ya insan değildir yada delidir. düşürülmemek için.
kaypak zemin, çukurlar da açar ve hatta canlı canlı Yutar. Yuttururlar. ciğerlere dolan toprak tortusu cinayetin belgesidir, kanıtlanan suç Trajedinin kendisidir.

*aşağıdaki link bu yazıya kaynaktır.