26 Eylül 2010 Pazar

Michael Jackson'ın Ölmesi Gibi Bişey


*Bıyık sevmenin neresi itici anlamıyorum. Bıyık mis. Bıyık güzel. Bıyık fantastik.
*Cemal Süreya imzasını dövme yaptırmanın bir tek benim aklıma gelmiş olmasına inanamıyorum. Dahice bir imza. Yatayı el yazısıyla Cemal Süreya, dik hali ağzında sigara olan bir adam yüzü. Bunu farkedememiş olmalarına inanamıyorum.
*Korku filmlerine anlam veremiyorum. İnsanların neresine hitap ettiğini, sanatla ilişkisini çözemiyorum.
*Zaman kaybetmenin ne kadar kolay bişey olduğunu yeni öğrendim. Zaten ben yanağımdaki gamzeyi de 23 yaşımda farketmiştim. Hatta burnumun yamuk olduğunu öğrendiğimde 22 yaşımdaydım. Bir başkası söylemişti.
*Tatilin bitmesi, yapacak hiçbir şey olmayınca hiçbir anlam ifade etmiyor. Bu durumda benim tatilim nerede başlayıp nerede son buluyor?
*Annemden çok, anne olmayı özlüyorum. Kaçtığım gerçek, bir ayna parçasıyla çılgın yerlerimi kesiyor.

Dinle_Bliss/Wish you were here

18 Eylül 2010 Cumartesi

CigaretteBurns*


...ve bazen, kelimeler utanır diye anlatamıyorum. Eksikliği yüze vurmak bizim buralarda etik bulunmaz. Ama bir sigarayla halloluyor işte. Çakmağın tütüne verdiği o ilk alevdeki çıt sesi, bebeğin kıçındaki şaplak oluyor. Ağlıyor cümle. Anasını ağlatıyor.


Dinle_This will destroy you/ They move on tracks of never-ending light

10 Eylül 2010 Cuma

Süreya gelmiş, Cemal'i çağırın.


"Ve içimde gezerim ucu sivri bir bıçakla
Söylesem size söylerim ey ipini kendi gerenler
Kedere kederle, ağrıya ağrıyla karşı çıkarım."

demiş Cansever. Ki üzülmenin fotoğrafı çekilse, cenin pozisyonunda bir yaratık görürüz fonda. Önde sessizlik. Kulak patlatan bir sessizlik. Sizin hiç, söyleyecek bir cümlenizin olmadığı durumlarda çalan bir telefonunuz oldu mu? Ki ben gürültüde kaçırdım bütün çağrılarımı.

Bize fazla olmalı bunca gerçeklik. Ama en çok umut edenler üzülüyor. Umut iyi gün dostu gibi. Hiç olmaması daha iyi, fakat yokluğuyla yüzleşebilecek kadar gerçek değiliz. Terimler çok içiçe girdi. Sahi, ben aslında ne anlatıcaktım? Cemaaaal gelmiyorsun!

7 Eylül 2010 Salı


yalnızdım. şarkılara beni kurtarmaları için yalvardığım günleri yaşıyordum. doğum günüm gelip geçmişti. kutlanmaması için başka bir şehre kaçmıştım. evet itiraf ediyorum, sonrasında gerçekleşmesi için yanıp tutuşacağım bir ihtimalden de kaçmıştım. mütemadiyen kusuyordum. mütemadiyen susuyordum. mütemadiyen sınırda yaşıyordum. her şeyin en acısını seviyordum. çiğ köftenin yanında bile acı biber turşusu yiyordum. dünyanın en çirkin adamına kur yapıyordum. sonra gidip kusuyordum. bana yararı dokunabilecek her şeyin adını unutmuştum. sonra bi şey çıktı karşıma. ama adını söyleyemem. çünkü biri şöyle demiş: "en iyi arkadaşından bile sakladığın bir şarkı varsa müzik cidden senin hayatında önemlidir." müzik hayatımda önemli olduğundan falan değil, o an en iyi arkadaşımın kim olduğunu unuttuğumdan. unutamadığıma odaklandığımdan.

sonra saçlarım yandı işte.

Dinle_Portishead-Roads (bu şarkı o şarkı değil ki.)

6 Eylül 2010 Pazartesi


Bazı dostluklar bizlere sunulmuş yeryüzü cennetidir. Ve onlara sahip çıkmak da ibadetimiz.

5 Eylül 2010 Pazar

Durmak: Zamanın gövde kazanması


sana mektup yazacaktım, her akşam olduğu gibi. Harflerle doldurabiliyorum atmadığın adımları, elden ne gelir. Ben her zaman paylaşmadığım güzellikleri yoktan sayardım da şimdi paylaşmak "seninle" olunca değere bindi. Hani demiştim ya vakti zamanında, "Seni düşününce sakat kalıyorum." diye. Şimdi de seni düşününce yaşamadığımı varsayıyorum. Döndüğünde beni yeniden doğur istiyorum.

Dinle_Lamb/Gabriel

1 Eylül 2010 Çarşamba

Delikanlılar vs. Bacılar


"güçlerimizi birleştirirsek daha özgür olabiliriz."

Biraz önce size "sevgi"nin tanımını yaptım. Benzetemediniz değil mi? Çünkü seven kıskanır, seven kırar, kırılır, seven yaralar, incitir ve hepsi sevdiğindendir. Ve keşke sadece bunun için "İki Ayaklı" diye çağırsaydım sizi. Tabularınız çok parlak. Gözünüzü alıyor. Gözünüzü seveyim(!).