20 Ağustos 2011 Cumartesi

17 ağustos 2011




Gerçek yalnızlığı hiç bu kadar yakından yaşamamıştım. Şu an tonlarca insanın içinde kimsenin bilmediği bir dili tek başıma konuşuyorum. Oysa ben buraya yollardan kendimi toplamak için gelmiştim. Şimdi ise olmadıklarımla dolu ceplerim. Ne kadar zıt varsa, sağ ve sol yanlarımda kahkahalarla anlamadığım lügatların içine sıçıyorlar. Gitmenin çok derinlerindeyim. Dönmek için çırpınsam zarar ziyan. Bir hayalkırıklığı ki sorma gitsin. Boynumun arkasını kesmişler atmışlar sanki, yüzümü göğe dönsem dönemiyorum. Halbuki ev oralarda bir yerde...


Bu arada şu yandaki kız gülmekten ölecek. Acaba Brugge'dan aldığım şövalye kalemime mi gülüyor? Acaba kafasına vurduğumda çıkacak sesi düşünüp huylandı mı kerata? Denemeliyim. Amsterdam, sen çok şeysin. Samimi değilsin mesela. Kendin değilsin. Yani düşün bi şey bile değilsin.


(Acaba E. şuan napıyor?)


I amsterdam.

Dinle: Kings of Convenience/ Me in you