9 Aralık 2013 Pazartesi

Detachment (2011)

Size on yüz milyon yıl önce izlediğim bir filmden bahsetmek istiyorum. Ne zaman izlediğim önemli değil, hala unutamamış olmam önemli. Çünkü ben biraz depresif ve ciddiyet sahibi bir insanım. Yoo, kendimi asla önemsemiyorum ve bu özelliklerimle gurur duymuyorum. Ama öyleyim. Ve bu film de resmen intihar sebebi. Ama nasıl intihar, slowmotion, böyle bilekten akan kanın yerde resim çizmesi gibi, yada  Lars von Trier'in Antichrist filminin girişindeki sevişme sahnesinin intihara çevrilmişi gibi. Ağızda tad bırakan acılardan.
Ağıt gibi bir film Detachment, Adrien Brody ise alabildiğine sarsıcı. Konusu hakkında konuşmak istemiyorum. Onu başka yerlerde de okuyabilirsiniz. Bence önemli olan ne hissettirdiği. Dedim ya ben bu filmi on yüz milyon yıl önce izledim va tadı hala damağımda. İçimde ortadan ikiye bölen bir sızı bıraktı. Nerede Adrien Brody görsem aklıma gelir film ve oracıkta büzülüp dünyadan kurtulmak isterim. Dünyadan ve onun saz arkadaşları saçmalıklarından. Hani diyor ya şarkı da "bazen...ne yaparsan yap, olmuyor bazen.", işte onun filmi. Yada daha fazlası, size ne anlam ifade ettiğine bağlı. Bazen düşünüyorum, insan insan için mi yaşamalı yoksa dünya için mi? Yani bu soruya da tercüman gerekti şimdi, demek istediğim siz bu dünyadaki vaktinizi doldururken kendi yaşadığınız dünyanızdan mı zevk almaya çalışırsınız, yoksa dünyanızı başkalarıyla paylaşmayı mı tercih edersiniz? Ben kendi hesabıma bu sorunun cevabını bilmiyorum. Dönem dönem değişiyor. Ama Henry Barthes (Adrien Brody) hayatının en olmuş, tamamlanmış bölümünde bu soruya çok istikrarlı bir cevap veriyor. Yaşayarak.
Filmi hatırladıkça tedirgin bir sıcaklık basıyor içimi. Hani kişi hiç tecrübe etmediği bir şeyi yapma konusunda bir tedirginlik hisseder ya, ama sonucun kendisine çok şey kazandıracağını da bilir öyle bir sıcaklık. Keşke diyorum keşke Henry ile tanışabilsem, elini sıksam Hocam desem Hocam üzülme, sen iyi olduğun için bunca kötülüğün ayırdına varabiliyorsun. Tüm bu kötülükler herkes için var, ama bazıları ona dönüşmüş o yüzden farkında değil. Bak Erica'ya Hocam, onun Tanrısı sensin, onu sen yarattın. Bir Tanrı her zaman elinden gelen her şeyi yapar. Tıpkı senin gibi. Kendine iyi bak Hocam. Seni herkesin kendi derdine düştüğü bu aptal dünyada yaşadığım müddetçe hiç unutmayacağım. Derdim.

Angus and Julia Stone- Draw Your Swords

Hiç yorum yok: