27 Ağustos 2009 Perşembe

allamYareppim


bi baktım "yokum bi müddet" demişim. niye yokum lol! sonra da dediysem vardır bi hayır girmiyim bi müddet dedim. bi baktım bu blog ne cazip, ne çekici bişey, "geeelll,geell" diyo resmen=)
*delicesine kitaplar yığıyorum etrafa. hani sıkılırsam-ki sıkılmak eksik olmaz mekanımdan- sığınacak bişiylerim olsun, elimin altında dursun diye. herkese telefon açıp "bize gel, gelirken kitap getir." diyorum. çantama bi kitap koymadan dışarı çıkmıyorum. malumunuz burasi İstanbul, trafiği pranga misali:S ama bi sayfa bile çevirmeden evime geri dönüyorum. her zaman gördüğüm o saçma sapan insan yığınına takılmayı seçiyo gözlerim. ne bela arıyorlarsa artık?! bi kaza? bi cinayet? bi kavga? bi serseri kurşun?
*pierre loti alış veriş merkezlerindeki kafelere boğulmuş, ıyyk:S bence mekan dediğin, hele de açık havada ve manzaraya karşıysa, kendini sakınmalı. öyle kafam kadar lambalarla ışıklandırıp da "ben burdayıımm!" demenin hiçbi cazibesi yok. gittik oturduk bi kahve içtik sonra yallah. insanın o yükseklikten, mezarların üstünden, hazerfen çelebi misali kanatlanıp haliçin kenarına konası gelio:S konduk. teleferikle=)
*uzaktayken küsmek zor. ama bi o kadar da kolay. ben genelde küsmem, ama barışması çok sevecen oluyo=) biri bana "bi süre görüşmeyelim" dedi. uzaktayım, istesem de görüşemem senle be insan! ama yapma! sesinden, haberinden, sağlığından, iyiliğinden mahrum bırakma! diyemedim. kendiliğinden oldu. görüştük. sevecendi kerata=)
*"biri" David Bowie'nin Rock'n Roll Suicide'yla tanıştırdı beni. ama unutmuşum dinlemeyeli. o "biri"yle iletişimimiz kopunca Rock'n Roll Suicide'ım depreşti. dedim dinleyeyim, bi sarılalım hasret giderelim. olmadı. meğer "biri" benden giderken verdiklerini de almış. bilemedim.
*Kıbrıs geldi dün=) sevindik, sarıldık, "nasılsın"larımız, "özledim"lerimiz birbirine karıştı. ordan da gürültüye...nice şeyler anlatıcaktık, karmaşada erittiler kendilerini. hamileymiş Kıbrıs:S vayy anasını, biz mi "geç"iz, Kıbrıs mı "erken"?! bilemedim.
*msn'de entellektüelitesine inandığım bi "abi"yle "bu memleketin hali nolucak be abi?" muhabbetine başlayacaktım ki, "dur kızım" dedi. "bu memlekette telefonlar dinleniyo, bilgisayar kayıtları izleniyo, sonra başbaşa konuşuruz" dedi. korkmadım. acımak, iğrenmek, nefret, sıkılmak, bunalmak, kaçmak istemek vs. hepsini aynı anda yaşadım. gittim vesikalık bi fotoğrafımı çektirdim. lazım olur belki bigün. imzamı da yeniledim. çember çizip içine bi nokta koyuyorum=) orta okuldaki edebiyat öğretmenim gibi, selamlar olsun Şenel Hocam.
*konuşmalıyız bol bol senle. anlatmalıyız. saçma olsun genelde,ki ben de saçmayımdır sevince.

Hiç yorum yok: