19 Aralık 2009 Cumartesi

PureReal


sabah uyanırsın, sanki kaşlarının üzerinde üçer parmak bastırıyor allah bastırıyor. göz kapaklarında öyle bir ağrı, boynunun arkasında ağır bir kütle asılı gibi... ama hepsinden kötüsü su içememek. mide özsuyun dahi seni terketmişken, dilini damağından kurtarmak için gerekli olan tükürükten bile yoksunken su içememek...her defasında "bi daha asla bu kadar çok içmiycem!" diyip de akşama doğru herşey normale dönerken su içmenin verdiği huzurla oda-tuvalet arasında mekik dokurken, ama hala yediğine içtiğine potansiyel sabotajcı gibi davranırken yılbaşının yaklaştığını öğrenmek...yılbaşında içilir mi? içilmeli mi? bilmem. ilk içkimi bi yılbaşında içmiştim hatırlıyorum. 8 yaşındaydım. babam elindeki çay bardağında duran rakıyı bana doğru uzatıp "iç bak, çok tatlı" demişti. her zaman olduğu gibi yine ilk önce kokladım. içmem dedim, iğrenç dedim. yok dedi, iç bak nasıl ağzından kayıcak dedi. gaza geldim, öyleki gözlerim acıdan yaşarmış olmasa kadehi yere atar, bi show bile sergileyebilirdim. ağzımdaki tadı yok etmek için masada ne varsa hepsinden bolca yediğimi hatırlıyorum. o zaman da demiştim "Bi daha asla!"
bu "Bi daha asla!"yı sigarada da yapmıştım. başlamadan evvel, sırf elimdeki duruşu hoşuma gidiyo diye içime çekmeden dumanı gözü kör edercesine havaya salarken, arkadaşım geldi "sigaraya yazık ediyosun, ya içmeyi öğren yada hiç ziyan etme" dedi. gaza geldim. öyleki dumanı içime çektiğimde hayatım gözümün önünden film şeridi gibi geçmeseydi ağzımdan halkalar bile çıkarabilirdim. nefes alamadığımı, gözlerimden t-shirt'ümün yakaasını ıslatacak kadar yaş geldiğini hatırlıyorum. o zaman da demiştim "Bi daha asla!"
bir zamanların "Asla"larının şimdinin vazgeçilemeyenleri olduğunu da gördük. bunu da gördük. heyy gidinin zamanları; biz ne yeşildik, ne kırmızıydık, ne ferahtık. şimdi sarıyız, griyiz, bulanığız.

Dinle_Ane Brun/ToLetMyselfGo

Hiç yorum yok: