17 Eylül 2009 Perşembe

BiGitLa!


neden ben? okumayacağınızı bildiğimden soruyorum, cevap hakkı doğurmıycam size, ama yine de neden ben? kaç tane olduğunuzun bile idrakini yitirdim. bi gidin yahu! beni bi benle bırakın, bakın nasıl süper ötesi bi insan olucam! bi bırakın yeter ki! bıktım usandım artık sizin beni gördüğünüz heryerde sıkıştırıp "Yaa Duygu niye böyle oluyo yaa!", "Yaa Duygu bana bi akıl ver napıcam ben bu çocukla?", "Yaa Duygu çok mutsuzum beni neden sevmiyo?", "Yaa Duygu sence bu aşk imkansız mı, hee?", "Yaa Duygu bi el atsana, onunla bi de sen konuşsana, belki derdini sana daha iyi anlatır?"....demelerinizden! gözgöze gelmek bile istemiyorum sizinle! gördüğümde derhal yolumu değiştirirken kendimi "Nolur beni görmemiş olsun, noolurr!" diye dua ederken bulmaktan nefret ediyorum! suçum ne? hayır diyememek mi? ahh siz, ne kadar da fırsatçısınız, ne kadar çıkarcısınız, ne kadar da içten bile değil gayet ayan beyan pazarlıklısınız! burda yazdıklarımı yüzünüze söylesem hiç kuşkum yok tepkiniz şu olurdu: "Aaa Duygu aşk olsun! ben kendimi sana yakın buldum, inan ki derdimi bir tek sana anlatabiliyodum. ama madem rahatsızsın eyvallah. anlatmam." der ve bi daha yolda dahi selam vermezsiniz. siz böylesiniz işte! "Naber!" der cevabını bile doğru dürüst dinlemeden yakınmaya başlarsınız! çünkü bu Duygu kişisi sizin hayatınızda derdinizi dinlemek için var olmuştur, onun yeri orasıdır, ona derdi sorulmaz, onun derdi dinlenmez, eğer olur da konuşmaya başlarsa hemen kendinizden bir örnek verirsiniz ve bu örnek bi anda konuşmanın ta kendisi olur, Duygu kişisi layığı olduğu yere kavuşur! kaldı ki Duygu kişisi hiçbir zaman böyle bir girişimde bulunmadığına göre hiç derdi yok demektir! Aaa olur mu öyle şey, siz derd-i dertlerle boğuşurken dertsiz bi insan görmeye katlanabilir misiniz, olmazz hemen size ait olanlardan bir pay da onun üzerine düşer. bu düşmeler bitmez allah bitmez!

öğlenin akşama yakın olan tarafında uyanıyorum. telefon çalıyor. yabancı bi numara. açıyorum. ağlayan bi kız: "Duyguuu ayrıldıkkk!!! Sence ölsem üzülür mü??" ben olsam üzülmezdim sevgili BeniKızOlduğumdanUtandıranŞey! uzun uzun susuyorum. uzun uzun ağlıyor. bitsin artıııkkk! "Yaa yapma ama böyle güçlü olman lazım, başkasını bulursun hem, sen güzel bi kızsın. Yarın öbür gün bunları hatırlayıp gülüceğini hayal et!" zırvaları, en çok da beni böyle saçmalamak zorunda bırakmanızdan nefret ediyorum. binlerce kişisel gelişim kitabı var, gidin alın okuyun hayrını görün naparsanız yapın! ama bi gidin ya! beni bi rahat bırakın!
gecenin sabaha yakın olan tarafında yazı yazmaya çabalıyorum. daha önce yazmadığım, ağır bi konu olsun istiyorum. sınırlarımı zorlamayı hayal ediyorum. telefon çalıyor. açıyorum. ağlayan bir erkek: "Duyguu ben onu çok seviyorum, sence o da beni seviyo mudur?" ben olsam sevmezdim. özellikle de kimseyi benim düştüğüm bu duruma düşürme diye sevmezdim seni. o kadar sıkıcı ve sığsın ki, bence sen de kendinden tez elden nefret etmelisin. tanrıya seni baştan yaratsın diye dua etmelisin!

evet çok sertim! ama ben böyle değildim, sonradan oldum.bu da nasıl bir teselliyse artık!
Muse-Stockholm Sendrome

Hiç yorum yok: