5 Eylül 2009 Cumartesi

RusRuleti


bu sıkışmışlıkların içinden nasıl kurtulacağımı düşünürken buldum kendimi. çünkü ben de bir "sıkışmış sıkılmış"ım. henüz "Kendi"ni oluşturmaya çalışan bir yeni yetmeyken, "kuralları sorgulamama"yı bir kural edinmiştim. çünkü daha "kendim" değildim. olmamıştım. pişmemiştim. hamdım. soru işaretlerinin yerine virgüller koyuyor, genel-geçer cevapları ardına ekliyor, tatmin ol-muş gibi yapıyordum. ne zaman ki genel-geçer cevaplar yerine başka cevaplar da verilebildiğini öğrendim, "öteki"ni de benliğime katarak çoğalmaya karar verdim, işler büsbütün karıştı. sıkışmaya başladım. sınırlarım öyle genişledi ki, artık karaparçalarına değmeme ihtimalim imkansızdı. kabuğumun kırılmasıyla artık ben de kırmaya ve kırılmaya açıktım. "Özgürleşme"nin bedeli ağırdı. bir zamanlar, daha tam olmamışken rehber edindiğim fikirler şimdi öyle çirkin ve anlamsızdı ki, sonu taa yabancılaşmaya varabilirdi. bu yabancılaşma fikrine karşılık bir karakter, bir olmuşluk hali yaratıp kendimi orada beslemeli, büyütmeliydim. çünkü insanın her sabah uyandığı yeni bir güne devam edebilmesi için bir "şeyler"den suni teneffüs alması gerekiyor. en zoru da bunu sapkınlık noktasından beride tutabilmek.
belki kendi hayatım için bir filozof oldum, çünkü kendi öğretimi geliştirdim:
-Herkes herkese kendi kadar yakındır. Yeter ki herkes kendini tanısın.
kendi yanlışlarımı yaparak, kendi doğrularımı bulmaya başladıkça; tanımaya, anlatmaya ve anlamaya olan açlığım da günbegün arttı. bazen bir sahnede, bazen bir satırda, bazen bir melodide yada bir şarkı sözünde buldum kendimi. koşup birilerine anlattım. anladılar ve anlamadılar. tanıdılar ama anlamadılar ve anladılar ama tanımadılar. ve bazen hem tanıdılar hem anladılar.aslında hiçbir zaman amacım onlara benliğimi katmak, haklılığımı onaylatmak olmadı. anlaşılmamaya ve sıkıştırılmaya alışkındım da birinin çıkıp "Ben de sen gibi olucam!" demesi abesle iştigaldi. ehh ne de olsa bu da bir nevi "anlaşılmamak"tı. o çok sevdiğim Diyalektik Düşünce bana işte bu noktada kafa atmıştı. bana içinde cevabını barındırmadığı bir soru(n) yaratmıştı. isterseniz mazoşistlik deyin farketmez, bu "olmamışlık" halimle tekrar karşılaşmak çok hoşuma gitti. keza hala sınırlarımı genişletebilir ve sıkışmışlığımı arttırabilirdim, ve bu sayede "sıkılmışlığım"dan kurtulabilirdim. "sıkılmamış bir sıkışmışlık"tan daha ala ne olabilir ki?! sıkışmak için birilerine "temas etmek" gerektiği müddetçe...

Hiç yorum yok: